son güncelleme Mayıs 13, 2025 by Av. Hazal Kayapınar
GİRİŞ
Yirminci yüzyılın ilk yarısından itibaren ve özellikle 1. Dünya Savaşından sonra içinde yaşadığımız dünyanın hızla küreselleşmesi özellikle ticaret ve teknolojik alanda büyük bir ilerleme kaydedilmesi yeni ihtiyaçların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Özellikle uluslararası ticaret hacminin mal ve para açısından çok büyük miktarlara ulaşması yeni olanaklar sağlasa da beraberinde yeni ve daha büyük riskler de getirmiştir.
Her ülke ulusal anlamda kendi iç işleyişinde bu riskleri azaltmak adına yasal düzenlemeler yapma olanağına sahip olmakla birlikte, özellikle uluslararası ticarette söz konusu yasal düzenlemeler etkin şekilde geçerli olmamaktadır. Ticari risklerin azaltılması ve ticari ilişkinin taraflarının güvenli bir şekilde aralarındaki bu ilişkiyi devam ettirebilmeleri onları yeni arayışlara yöneltmektedir. Özellikle alım-satım ilişkilerinde ödeme konusunda kendini gösteren ve güvene endeksli risklerin izole edilmesi için değişik ödeme yöntemleri geliştirilmiştir. Taraflar bu yeni ödeme yöntemleri ile uluslararası ticari işlemler sırasında kendilerini daha güvende hissetmekte ve riskin en aza indirilmesi ile birlikte ticari ilişkilerini daha rahat bir şekilde devam ettirmektedirler.
Bu çalışmanın konusu olan akreditifli ödeme ya da akreditif bahsi geçen yeni ödeme yönetmelerinden biri olarak 18.yüzyılın başlarında en basit şekliyle ortaya çıkmış sonrasında 1930 yıllardan itibaren ticari hayatta kendine daha çok yer edinmiş ve kısa bir süre içinde en çok kullanılan ödeme yöntemlerinden biri haline gelmiş ve yazılı olmayan kuralları son olarak Milletlerarası Ticaret Odası tarafından akreditif yazılı kurallar haline dönüşmüştür.
Çalışmamızda akreditif kavramı, hukuki niteliği fonksiyonları ile birlikte bu ödeme şekli üzerine yapılan tartışmalar hakkında da değerlendirmeler yapılacaktır.Ayrıca akreditif ilişkisinde yer alan akreditif bankası, akreditif amiri ve lehdar gibi asıl tarafların hak ve borçları hakkında açıklamalarda bulunulmakla beraber ayrıca bu ilişkiye katılan muhabir ve görevli banka ile teyit bankası gibi tali taraflar ve onların söz konusu ilişkide yerine getirdikleri yükümlülükler ve sahip oldukları haklara ilişkin de bilgiler yer alacaktır.Ayrıca yine akreditifin gerek asıl tarafları gerekse ikincil tarafların aralarındaki ilişkiler ve birbirlerine karşı yükümlülükleri de ele alınacaktır.
Çalışmanın son bölümünde ise akreditif ilişkisinin sona ermesi ve tarafların kendi üzerlerine düşen edimleri hangi şekilde yerine getirdiklerinde akreditifin ifa edilebileceği hususunda bilgiler yer alacaktır.
I.AKREDİTİF KAVRAMI, HUKUKİ KAYNAKLARI, HUKUKİ NİTELİĞİ FONKSİYONLARI VE TÜRLERİ
1) Akreditif Kavramı
Akreditif ticari hayatta alıcı ve satıcı arasındaki riskleri minimize etmek için ortaya çıkmış bir ödeme yöntemidir. Akreditif, alıcı ile satıcı arasında mevcut bulunan güvensizliğin giderilmesi amacıyla tasarlanmıştır[1]. Akreditif, alıcının satıcı ile yapmış olduğu satış sözleşmesinin ifası maksadıyla satıcıya bazı şartlar altında belirli bir paranın verilmesi hususunda alıcının bir bankayı tevkil etmesine denir[2]. Akreditifin bu tanımı dışında gerek öğretide gerekse yüksek yargı kararları kapsamında gelişmiş birçok tanımı da bulunmaktadır. Ünal TEKİNALP’e göre akreditif “… âmir veya akreditif açtıran diye adlandırılan kişinin talimatı çerçevesinde, çoğu kez bir banka olan muhatabın, açtıranın ad ve hesabına, ödemede bulunma yetkisini; buna karşılık lehtarın da süresi içinde ve şartlara uygun bir tarzda akreditif talimatında öngörülen belgeleri ibraz etmesi ve uygunluk şerhi verilmesi kaydı ile, ödemeyi talep etme yetkisini kazandığı bir tür havaledir”[3]. Yargıtay ise akreditifi “…mal satın almış bir kimsenin, bir banka ile yaptığı anlaşma üzerine, o bankanın, belli belgelerin satıcı tarafından ibrazı karşılığında, bu satıcıya satış parasını ödemesini hedef tutan bir akittir…” şeklinde tanımlanmıştır[4]. Akreditif genel olarak ticari hayatın içinde kendine uygulama alanı bulsa da özellikle uluslararası ticarette büyük önem ihtiva etmektedir. Akreditif, uluslararası nitelikli satış sözleşmeleri kapsamında, satış bedelinin güvence altına alınması için banka teminatı talep eden satıcının talebi ile satış sözleşmesi içine eklenmekte ve ödeme yöntemi olarak yer almaktadır. Bu şekilde uluslararası ticari ilişkide alıcı ve satıcı arasında risk en düşük seviyeye inmekte, alıcının bankası tarafından, satıcının sözleşmeye konu malları yüklediğine ilişkin belgeleri sunması halinde satıcıya ödemenin yapılması sağlanmaktadır[5].
2) Akreditifin Hukuki Kaynakları
Akreditif, daha çok uluslararası ticarette ihracatçı (satıcı) ve ithalatçı (alıcı) arasında kendine yer bulan bir sözleşme olması sebebiyle uygulamada meydana gelen sorunların çözülmesi için, 1.Dünya Savaşından hemen sonra, o dönemde uluslararası bankacılık sitemine dahil ülkeler tarafından Milletlerarası Ticaret Odası (MTO-ICC) kurulmuştur. Akreditifin hukuki kaynakları arasında ilk sırada bu uluslararası kuruluş tarafından belli aralıklarla çıkarılan ve yayınlanan “Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları” oluşturmaktadır. Diğer kaynaklar ise “Ulusal Hukuk” ve “Milletlerarası Özel Hukuk” dur.
A) Akreditife İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Alanı
Milletlerarası Ticaret Odası kurulurken genel olarak 3 amaç hedeflenmiştir. Bu amaçlar, yatırım ve ticareti geliştirmek, mallar ve hizmetler için pazarlar oluşmasını sağlamak ve sermayenin serbest dolaşımını sağlamaktır[6]. Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü, G20 ve diğer birçok hükümetler arası organlar, uluslararası ticarete yönelik gelişmelerden MTO sayesinde haberdar olmaktadır[7]. MTO’nın dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de temsilciliği bulunmakta olup, Milletlerarası Ticaret Odası Türkiye Milli Komitesi olarak 1934 yılında kurulmuştur. Söz konusu komitenin bugün 250 civarında üyesi bulunmaktadır.
MTO yukarıda sayılı amaçlara ulaşabilmek için uygulama kuralları oluşturmuş olup, belirli aralıklarla yayınlanan bu kurallar ‘’Akreditife İlişkin Bir Örnek Usuller ve Uygulama Kuralları (UCP)’’ olarak isimlendirilmektedir. Milletlerarası Ticaret Odası tarafından yayınlanan bu kurallar uluslararası ticarette birer maddi hukuk kuralı gibi uygulanabilecek ve adil işlem ilkesi gereği her coğrafyada aynı sonuçların elde edilebileceği yeknesak kurallar geliştirme çalışmalarının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Söz konusu kurallar ülkemiz de dâhil olmak üzere birçok ülkede bankalar tarafından uygulanmaktadır. Artık evrensel bir nitelik kazanan bu kurallar sayesinde akreditifler ile yapılan ödemelerde yapılan yorum ve uygulama farklarının ortadan kaldırılması ve böylece taraflar arasındaki ilişkilerin tartışma olmadan yürütülmesi sağlanmaktadır.[8]
Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları hukuki niteliği ile ilgili olarak doktrinde bir çok görüş bulunmakta olup, bu konuda bir birlik sağlanamamıştır. Ancak üzerinde görüş birliği olan konu ise MTO tarafından çıkartılan bu kuralların uluslararası bir anlaşma olmadığı gibi ulusal bir hukuk normu da olmadığıdır. Bunun sebebi ise MTO’nun kanun yapma yetkisine haiz bir organizasyon olmamasıdır[9].
Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları ile ilgili olarak, söz konusu kuralların hukuki niteliğine dair bir çok görüş olmakla, bu görüşler arasında beş tanesi öne çıkmaktadır. Bunlar; “Örf ve Âdet Hukuku Görüşü”, “Ticari Teamül Görüşü”, “Lex Mercatoria Görüşü”, “Genel İşlem Şartı Görüşü” ve “ Kuralların Taraflar Arasında Sözleşme Niteliğinde Olması Görüşü” dür[10].
Birörnek Kuralların Örf Adet olduğuna dair görüşte, söz konusu kuralların devamlılık arz etmesi ve bu kurallara uyma noktasında inanç oluşmasıdır. Ancak Birörnek kurallar örf ve adet olarak kabul edilse de bu konuda getirilen eleştiriler, söz konusu kuralların soyut olması ve haklarında genel zorunlu bir inancın oluşmaması noktasında toplanmaktadır. Bununla birlikte bu şartlara ilave olarak, bir davranış kuralının örf ve âdet olarak kabul edilmesi için devletin yaptırım gücünün varlığı da gereklidir[11].
Birörnek Kuralların Lex Mercatoria olduğuna dair görüşe gelince, Lex Mercatoria kaynakları uluslararası anlaşmalar, uluslararası teamüller, hukukun genel ilkeleri ile hakem ve yargı kararları oluşturmaktadır. UCP kuralları dünya genelindeki tüm bankalar tarafından akreditif işlemlerinde uygulanan kurallar olduğundan uyuşmazlık hallerinde gerek mahkemelerce gerekse de hakem heyetleri tarafından ne şekilde uygulanacağı, bu broşürlerin hukuki nitelendirmesine bağlıdır. Özellikle alternatif uyuşmazlık çözümü olan tahkim yolunda hakem heyetlerinin genel eğilimi bu lex mercatoria kurallarını uygulama yönündedir[12]. Bununla birlikte lex mercatoria görüşü, ABK’ da yer alan belli bazı hususların düzenlenmesinin ve bazı kuralların yorumu ve tamamlanmasının milli hukuklara bırakıldığını göz ardı ettiği gerekçesiyle eleştirilmektedir[13].
Ticari teamül görüşü, özellikle Birörnek Kuralların, zaman içerisinde uygulamaya yönelik kuralları derleyip toparlaması ve bir araya getirerek uygulama birliği sağlaması sebebiyle itibar görmesine neden olmuştur. Gerçekten bakıldığında uluslararası bankacılık işlemlerinde, bu kurallar her ne kadar yasa niteliğinde hükümleri içermemekte ise de bankacılar bu kuralları ve teamülleri kabul etmektedir. Yerel yani milli mahkemeler de sık sık bu kural ve teamüllere atıf yapmaktadır. Ancak söz konusu kuralların zaman içerisinde revizyona uğraması (1933’de ilk kez toplanan kurallar edilen kurallar 1951, 1962, 1974 ve gibi yıllarda revizyona uğramıştır) ve gelişen teknoloji ve değişen ekonomik ilişkiler sebebiyle değişikliğe uğrayacak olması sebebiyle ticari teamül görüşü eleştirilmiştir.
Bu kuralların Genel İşlem şartı olarak değerlendirilmesinde en belirgin etken Yargıtay tarafından verilmiş olan “Bu olayda Uluslararası Ticaret Odasının kararlaştırdığı hukuki esasların uygulanması düşünülemez; çünkü akreditife ilişkin teklif mektubunda veya buna ekli şartlar arasında, sözü geçen hükümlerin dahi uygulanmasını öngören bir madde yoktur” şeklindeki karardır[14]. Yargıtay’ın bu kararında Birörnek Kuralların, akreditifin tabi olduğu “hukuki esasları” gösteren genel işlem şartları olarak değerlendirildiği sonucu çıkarılmıştır[15].
Bir örnek kuralların taraflar arasında sözleşme niteliğinde olduğu görüşünde ise tarafların yapmış oldukları akreditif sözleşmesinde Birörnek Kurallarına atıf yapmaları durumu kendini göstermektedir.Bu husus Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları 1. Maddede “Akreditiflere ilişkin Birörnek Usuller ve Uygulama, 2007 Revizyonu 600 sayılı ICC Yayını (UCP), akreditif metni, akreditifin bu kurallara tabi olduğunu açıkça belirttiğinde herhangi bir akreditife, uygulanan kurallardır.” şeklinde yer almakta olup, bu ifadeden anlaşılan; Bir Örnek Kuralların akreditif ilişkisine uygulanabilmesi için akreditifte bu kurallara atıfta bulunulmuş olması gerektiğidir[16].
B) Ulusal Hukuk
Akreditife ilişkin kurallar ve ilkeler, klasik kanun yapma modellerinde görüldüğü üzere hukukçuların veya yasa koyucuların üzerinde müzakere ederek oluşmuş düzenlemeler değildir. Zaman içerisinde özellikle uluslararası ticaretin zorluklarını aşmak ve uygulamada birlik sağlayarak, adilane bir şekilde işlem yapabilmeyi sağlamak amacıyla hukuk alanında oluşan bu kurallar birçok ülke de olduğu gibi ülkemizde de yazılı olarak düzenlenmemiştir. Bu husus Yargıtay kararlarında da kendini göstermiş olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu vermiş olduğu bir kararda, akreditif ile ilgili olarak Türk Borçlar Kanunu’nda ve Türk Ticaret Kanunu’nda akreditifin hukuki niteliğini açıkça düzenleyen bir hükmün yer almadığına yer vermiştir[17]. Maddi hukuk mevzuatlarımızda akreditifle ilgili düzenlemelere yer verilmemesi nedeniyle TBK, TTK yasal hükümlerinin akreditif sözleşmelerde birinci derecede hukuk kaynağı olarak uygulanabilmesi mümkün olamamaktadır. Bu yasalar sözleşme hükümlerinden sonra ikinci derecede kaynak olarak uygulanabilecektir [18].
3) Akreditifin Hukuki Niteliği
A) Akreditifin Hukuksal Niteliğini Tek Bir Hukuksal Müesseseyle Ortaya Koymaya Çalışan Görüşler
Akreditif ticari ilişkilerde, özellikle alım satım işlemlerinde karşılaşılan zorlukların ortadan kaldırılması amacıyla uygulama sonucunda ortaya çıkmış bir sözleşme tipidir. Genel olarak ülkelerin mevzuatlarında yer almayan bu sözleşme tipinde her iki tarafa borç yükleyen bir ilişki bulunduğu gibi sözleşmeye banka da dahil olduğundan üçlü bir ilişkiyi bünyesinde barındırmaktadır. Akreditifin hukuk niteliği konusunda yapılan tartışmalar iki ana ayrı görüşün ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu görüşlerden ilki akreditifi tek bir hukuksal müessese ile açıklamaya çalışanlara aitken diğeri söz konusu sözleşmenin birden fazla bağımsız sözleşmeden oluştuğu görüşünü ile sürenlerden oluşmaktadır[19].
a) Havale Görüşü
Akreditifin hukuki niteliğini tek bir hukuki ilişki üzerinden tanımlamaya çalışan yazarlar farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu ilişkiyi havale olarak değerlendiren görüş en fazla taraftar bulan görüştür. Kredi mektubu olarak da adlandırılan akreditif, TBK m.555 anlamında havale olarak kabul edilmektedir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nda havale 555.maddede “Havale, havale edenin, kendi hesabına para, kıymetli evrak ya da diğer bir misli eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları kendi adına kabul etmek üzere havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir” şeklinde yer almıştır. Görüldüğü üzere burada üçlü bir ilişki bulunmaktadır ve havale işleminde, havale edenin havale ödeyicisini, havale alıcısına bir miktar para, kıymetli evrak veya sair misli eşya ödemesi için yetkilendirmesi söz konusudur. Akreditifte de benzer bir durum karşımıza çıkmaktadır. Akreditifte, bankasına akreditif açma yetkisi veren kişi, havale eden durumunda; akreditifi açan banka havale edilen; bankanın havale gereği ödeme yaptığı kişi (lehdar) havale alıcısı durumundadır[20]. Havale ile akreditif arasında en büyük fark ödeme şeklinde kendini göstermektedir. Havalede sözleşme konusu olarak para dışında kıymetli evrak, senet gibi varlıklar da belirlenebilmektedir. Akreditifte ise, ödeme sadece para ile olmaktadır. Akreditif ile havale arasında bazı farklar olmasına rağmen, iki hukuki kurum arasındaki benzerliklerin büyüklüğü, TBK’ nun havaleye ilişkin hükümlerinin akreditife de uygulanmasına neden olmaktadır[21]. Başka bir fark ise; havalenin, havale ödeyicisine, sadece ödeme yetkisi vermiş olması ve ona havale edene karşı borç yüklememesidir. Akreditifte ise banka ödeme borcu altına girmektedir [22].
b) Soyut Borç Vaadi Görüşü
Doktrinde soyut borç vaadine ilişkin görüşe göre, akreditif bankasıyla akreditif lehtarı arasındaki hukuki ilişki, tamamen bağımsız bir ödeme taahhüdü niteliğindedir. Akreditifin türü ne olursa olsun, lehdar ile banka arasında TBK m.18 anlamında soyut borç vaadi vardır ve bunun için lehdarın yani satıcının uygun süre içerisinde akreditif mektubunu reddetmediği hallerde akreditif sözleşmesinin kurulacağı da açıktır[23]. Akreditif bankasının akreditif lehtarına ödeme taahhüdü sebepten soyuttur. Banka ile alıcı yani akreditif amiri arasında ve akreditif alıcısıyla (amir) akreditif satıcısı (lehdar) arasındaki sözleşmeler, akreditif bankasının doğrudan doğruya mücerret ödeme taahhüdünün hukuki sebebini teşkil etmezler. Akreditif bankası, akreditif lehtarına karşı ödeme taahhüdünün ifasından sorumlu olup ancak TBK 27. Maddede düzenlenmiş ve sözleşmeler için belirtilmiş “Kesin Hükümsüzlük” hallerinde bu durumdan kurtulabilir[24].
c) İtibar Mektubu – İtibar Emri Görüşü
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda, 515. Maddede yasa koyucu İtibar Mektubunu “Mektup gönderenin gönderilene bir üst sınır belirleyerek veya belirlemeksizin, kredi mektubundan yararlanacak belirli kişiye istemde bulunacağı miktarda para ve benzeri şeyleri verme konusundaki vekâletini içeren belgedir” şeklinde tanımlamıştır. İtibar mektubunda mektubu gönderen, genelde bir banka olan gönderilene, üçüncü kişiye ödemede bulunması konusunda vekâlet vermektedir. Mektubu gönderenle üçüncü kişi arasında ise bir temsil ilişkisi bulunmaktadır. İtibar mektubunun, vekâlet ve temsil ilişkilerini bünyesinde birleştirmesinden ötürü, TBK. m. 515/1’ de vekâlet ve havale hükümlerine tabi olacağı öngörülmüştür[25]. Bazı özelliklerine göre akreditif itibar mektubu olarak değerlendirilebilirse de, bazı farklılıklar arz ettiği açıktır. Örneğin itibar mektubu lehdarın yani satıcının doğrudan elinde olan bir belge olup, bankaya sunulduğunda banka ödemeyi hemen yapmaktadır. Bu bakımdan aslında lehdar açısından havale özelliği taşımaktadır. Ancak akreditifte lehdarın ödemeyi alabilmesi için bazı belgeleri bankaya ibraz etmesi gerekmektedir. İtibar mektubunda amaç 3. Kişiye kredi verilmesini sağlamak iken, akreditifte ise amaç ise akreditif amiri yani alıcı tarafından bankaya yatırılan satış bedelinin banka aracılığıyla lehtara ödenmesidir[26].
Doktrinde akreditifi, bir tür itibar emri olarak açıklamaya çalışan görüşler de mevcuttur. Bu görüşe göre; akreditif, emri verenin nam ve hesabına, onun lehtar olarak gösterdiği kişiye, bir bakıma kredi açılması anlamını taşıyan bir tür itibar emri olduğu ifade edilmiştir[27]. İtibar emri Türk Borçlar Kanunu m. 516 da kendine yer bulmuştur. Madde metninde “Bir kimse kendi adına ve hesabına kredi emri verenin sorumluluğu altında bir üçüncü kişiye kredi açmak veya kredi yenilemek için emir almış ve kabul etmişse, kredi emri verilen vekâletini aşmadıkça emri veren, kredi borcundan kefil gibi sorumlu olur. Ancak, kredi emri yazılı olmadıkça emri veren sorumlu olmaz” [28] denilmekte olup nitelik olarak itibar mektubuna benzese de arada farklılıklar bulunmaktadır. İtibar mektubunda gönderilen krediyi, gönderen hesabına açmakta ve onun hesabına ödemede bulunmaktadır. İtibar emrinde ise kredi, kredi emri verilen tarafından kendi nam ve hesabına açılmaktadır. Bu sebeple kanun (BK. m. 400, TBK. m. 516), ifa edilmiş olan itibar emrinin kefalete benzer sonuçlar doğuracağını hükme bağlamıştır[29]. Bu açıdan bakıldığında itibar emrinin de akreditifi tam olarak açıklamaktan uzak olduğu ortadadır. İtibar emri mahiyetine ve tanımına bakıldığında kredi sağlayan bir kurum iken akreditif kredi temini için değil ödeme için kullanılan bir kurumdur. Ayrıca itibar emri mutlaka yazılı olmak zorundadır ama akreditif için böyle bir şart gerekmez[30].
Sonuç olarak bakıldığında gerek itibar mektubu gerekse itibar emri nitelikleri gereği tek başlarına akreditifi açıklamakta yetersiz kalmakta ve farklılıklar göstermektedir.
d) Üçüncü Kişi Yararına Sözleşme Görüşü
Üçüncü kişi yararına sözleşme, alacaklı ve borçlunun borcun üçüncü kişiye ifası konusunda anlaştığı sözleşmedir. Buna göre borçlu ancak üçüncü kişiye ifada bulunarak borcundan kurtulabilir[31].Üçüncü kişi yararına sözleşmede, borç ilişkisi alacaklı ile borçlu arasında kurulmakta; ancak alacaklı ifanın kendisine değil de, başkasına yapılmasını istemektedir[32]. Akreditifin üçüncü kişi yararına sözleşme olduğu görüşü Fransız, Alman ve İtalyan hukuklarında ileri sürülmüştür. Bu görüşe göre akreditif amiri banka ile bir sözleşme yapmakta ve bu sözleşme ile banka lehtara karşı bir borç altına girmektedir. Bu görüş meseleyi basitleştirdiği ve banka ile akreditif amiri, banka ile lehtar arasındaki ilişkileri daha açık olarak izah edebildiği için Fransız mahkeme içtihatlarının çoğunda yer edinmiştir[33]. Ancak, akreditifin hukuki niteliğini belirlemede üçüncü kişi yararına sözleşme görüşü de yetersiz kalmaktadır. Amir (alıcının) banka ile anlaşarak satış bedelini ödemesi için üçüncü kişi yararına bir sözleşme yapmaktadır. Ancak akreditifte alıcı çoğu kez akreditif bedelini bankaya peşin ödemekte ya da bankada bir hesabı bulunmaktadır bu nedenle bankanın alıcıya karşı herhangi bir borcu bulunmamaktadır. Bu sebeple, akreditif bankası tarafından lehdara bedel ödenirken, akreditif açtırana karşı yerine getirmeyi amaçladığı bir borcu bulunmamaktadır. Alıcı tarafından akreditifin açılması için banka ile sözleşme imzalamak; bankaya akreditif açma talimatının verilmesi veya bankanın akreditif açmayı kabul etmesi, banka ile lehdar arasında herhangi bir ilişki kurmayacağı için, üçüncü kişi lehine sözleşme olarak kabul edilemez[34].
e) Garanti Sözleşmesi Görüşü
Garanti sözleşmesini savunan görüşe göre akreditif bankası akreditif açmakla alıcının borcuna garanti vermektedir. Ancak bu görüşün en temel uyumsuzluğu, garanti sözleşmesinde garanti eden, fiili garanti edilenin fiilini garanti ederek asli bir borç yükü altına girerken akreditifte banka yine asli bir borç altına girmekte ancak akreditif amirinin yani alıcının fiilini taahhüt etmemektedir. Çünkü akreditifte bizzat banka, kendisi borç yükü altına girmektedir. Her ne kadar sonuç olarak bankanın yükümlülüğü benzer gibi görünse de işleyişte hukuki olarak büyük bir fark bulunmakta olup, akreditifte banka asli borçlu konumundadır. Garanti sözleşmesinde ise fiili taahhüt edilen kimse ödeme yapmadığı takdirde garanti eden devreye girmektedir[35].
B) Akreditifin Hukuksal Özelliğinin Birden Çok Bağımsız Sözleşmeyle Oluştuğu Görüşü
Bu görüş akreditif sözleşmesinde iç içe geçmiş işlemleri ayrı ayrı değerlendirerek her bir işlem ve ilişkiyi esas alarak hukuki nitelendirme yapan görüş olup, bu görüşe göre taraflar arasındaki her bir ilişki önce tasnif edilmesi gerekmektedir. Öncelikle dört ana ayrı ilişki veya işlem tespit edilmiş daha sonra bu ilişkilerin bazısı yine kendi arasında kısımlara ayrılmıştır. Dört ana ilişki “Akreditif Amiri ile Lehtar Arasındaki İlişki”, “Akreditif Amiri ile Akreditif Bankası Arasındaki İlişki”, “Akreditif Bankası ile Muhabir Bankalar Arasındaki İlişki” ve “Bankalar ile Lehtar Arasındaki İlişki” olarak karşımıza çıkmaktadır.
a) Akreditif Amiri ile Lehtar Arasındaki İlişki
Akreditif sözleşmesi kapsamında, en temel ve karmaşık olmayan ilişki bu ilişki olup, akreditif amiri (alıcı) ile lehdar (satıcı) arasında mevcut olan ilişki şüphesiz satış ilişkisidir.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 207. Maddede satış sözleşmesi “…satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. Temel ilişki satış sözleşmesinde (akreditif açtıran alıcı, eser sözleşmesinde iş sahibi) ile arasında akdedilmektedir. Temeldeki sözleşmenin mevcut olmaması, bir şekilde sona ermesi yada geçersiz hale gelmesi akreditif sözleşmesinin geçerliliğine etki etmemektedir. Temel sözleşmede taraflar ödemenin akreditifle yapılacağını kararlaştırmış olabilirler buna akreditif kaydı denilmektedir[36].
b) Akreditif Amiri ile Akreditif Bankası Arasındaki İlişki
Akreditif amiri (alıcı) ile banka arasında var olan ilişki ile ilgili olarak iki farklı görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerden ilki, taraflar arasındaki ilişkinin istisna sözleşmesi olduğunu ileri süren görüş iken diğer bir görüş ilişkinin vekalet ilişkisi olduğunu iddia etmektedir.
aa)İstisna Sözleşmesi Görüşü
Bu görüşü savunanlara göre akreditif amiri ya da akreditif açtıran ile banka arasındaki ilişki istisna (eser) sözleşmesi niteliği taşımaktadır. Bu kapsamda akreditif amiri yani alıcı ile akreditif bankasının karşılıklı olarak birbirlerine borçlu olmaları, akreditif işleminin istisna sözleşmesi sayılmasının temelini oluşturmaktadır. Her iki taraf da hem alacaklı hem borçlu konumdadır. Akreditif amiri bir işin görülmesini isteme hakkına sahip olduğu için akreditif bankasının alacaklısıdır. Banka ise, bu işlemden dolayı doğan komisyon ve masraflar bakımından, akreditif amirinin alacaklısı olmaktadır[37]. Ancak bu görüş hakkında en önemli eleştiri, istisna sözleşmesinde önemli olanın, belli bir sonucun elde edilmesi olduğu halde akreditifte akreditif bankasının böyle bir yükümlülüğü olmadığı şeklinde gelmektedir[38]. Akreditif ilişkisinde, lehdar belli belgeleri ibraz etmediğinde ödeme alamayacaktır. Bu durumda istisna sözleşmesinden beklenen mutlak sonuç gerçekleşmemiş olacaktır.
bb) Vekâlet Sözleşmesi Görüşü
Akreditif amiri ile akreditif açan banka arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğuna dair görüş, çoğunluğun da savunduğu görüştür[39].Çünkü bu taraflar arasında var olan ilişkinin özünde vekalet ilişkisi bulunmaktadır. Vekalet sözleşmesinde vekil olan, üçüncü bir kişinin çıkarına ve iradesine uygun olarak iş yapma borcunu üstlenmektedir. Akreditifi bu anlamda değerlendirdiğimizde akreditif amiri (alıcı) bankayı, kendi menfaatine ve iradesine uygun olarak, akreditifte belirtilen koşulların gerçekleşmesi durumunda satış bedelini lehtara ödemekle görevlendirmektedir. Banka ise, üstlendiği bu edimi, alıcının ödeme yapma iradesine uygun olarak kendi yetkisi içerisinde, gerçekleştirmekle yükümlüdür. Vekâlet sözleşmesinin eser sözleşmesinden farkı ise vekâlet sözleşmesinde vekilin sonucu elde etmek yükümlülüğünün olmamasına rağmen eser sözleşmesinde karakteristik edim borçlusunun eser meydana getirme yükümlüğü bulunur. İstisna sözleşmesi bahsinde izah edildiği üzere, vekalet sözleşmesinde ise uygun belgelerin ibraz edilmemesi durumunda örneğin vekil olan bankanın borcu son bulacaktır.
c) Akreditif Bankası ile Muhabir Bankalar Arasındaki İlişki
Akreditif sağlayan banka ile muhabir banka arasında bulunan ilişki için iç ve dış ilişki seklinde ikili bir ayrım yapılmıştır. Akreditif açan banka, lehdarın yaşadığı ülkede şubesi yoksa veya lehdar özellikle bir banka ile çalışmak istiyorsa akreditif işlemi için başka bir bankayı görevlendirdiğinde bu banka muhabir banka, ihbar bankası veya görevli banka olarak adlandırılmaktadır.
aa) İç İlişki
Akreditif işleminde muhabir bankanın görevi, alım-satım işleminde satıcı (lehdar) tarafından ibraz edilen belgeleri inceleyip şartla uygunsa ödemeyi gerçekleştirmektir. Burada muhabir banka, akreditif sağlayan banka adına vekil olarak bu işlemi yapmakta ve işlemi yaparken vekalet sözleşmesi gereği özen yükümlüğüne uymalıdır. İşlem bittiğinde ise vekilin müvekkiline karşı hesap verme yükümlülüğü gereği bilgilendirme yapmak da muhabir bankanın görevidir.
bb) Dış İlişki
Akreditif banka ile muhabir banka arasında mevcut olan ilişkinin niteliği ile ilgili iki farklı görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerden ilki ikame vekâlet görüşü olup, bu görüşe göre muhabir banka akreditif bankasının ikame vekilidir. İkame vekâlette vekil, vekâlet veren adına yaptığı bir sözleşme ile vekâletten doğan borçların ifasını başkasına tevdi etmektedir. Akreditif ilişkisi açısından olaya bakıldığında akreditif bankasının muhabir bankayı tevkil etmesi mümkün gözükmektedir. Ancak bu işlemde tam bir vekalet ilişkisi bulunmadığı da açıktır. Bu ilişkide akreditif bankası, muhabir bankayı yerine ikame etmemekte, üzerine düşen yükümlülüklerin tamamını veya bir kısmını bir başka bankaya devretmemekte, sadece muhabir bankanın hizmetinden yararlanmaktadır[40].
d) Bankalar ile Lehtar Arasındaki İlişki
Akreditif bankası ile lehdar arasındaki ilişki genel kabul gören görüşe göre TBK 18. Maddede düzenlenmiş olan Soyut Borç Vaadi olarak nitelendirilmektedir. TBK 18. Madde “Borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması geçerlidir.” Hükmüne amirdir. Akreditif açısından bakıldığında lehdar ile banka arasında oluşan ilişkide, satıcı(lehdarın) uygun süre içerisinde akreditif mektubunu reddetmediği hallerde akreditif sözleşmesinin kurulacağı açıktır. Çünkü lehdar ile banka arasında kurulan bu ilişki, alıcı ile banka arasında kurulan ilişkiden bağımsızdır. Banka ile alıcı yani akreditif amiri arasında ve akreditif alıcısıyla (amir) akreditif satıcısı (lehdar) arasındaki sözleşmeler, akreditif bankasının doğrudan doğruya mücerret ödeme taahhüdünün hukuki sebebini teşkil etmezler. Akreditif bankası, akreditif lehtarına karşı ödeme taahhüdünün ifasından sorumlu olup ancak TBK 27. Maddede düzenlenmiş ve sözleşmeler için belirtilmiş “Kesin Hükümsüzlük” hallerinde bu durumdan kurtulabilir[41].
4) Akreditifin Fonksiyonları
A) Teminat Fonksiyonu
Akreditif, satıcı ile alıcı arasında uluslararası özelliğe sahip bir satış sözleşmesinde, alıcının ödemekle yükümlü olduğu satış bedelinin güvence altına alınması için satış sözleşmesi içine eklenen bir ödeme yöntemi olması sebebiyle teminat fonksiyonunu içerisinde barındırmaktadır. Milletlerarası ticaret özellikle malın teslimi ve satış bedelinin teslimi gibi konularda riskler barındırmaktadır. Akreditif özelliği itibarı ile, farklı coğrafyalarda bulunan tarafların, sözleşme konusu malın teslimi ile satış bedelinin ödenmesine ilişkin edimlerini eş zamanlı olarak yerine getirememeleri sebebiyle oluşan riskleri ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Bu riskler ödeme almayı bekleyen satıcı için olduğu gibi ödeme yapacak olan ancak malı teslim alamayan alıcı için de geçerlidir. İşte akreditifin güvence yani teminat fonksiyonu burada karşımıza çıkmakta, temel ilişkiyi oluşturan sözleşmenin, taraflarca kanuna ve sözleşmeye uygun olarak akreditifle güvence altına alınması sağlanmaktadır. Bu işlevden temel ilişkinin alıcı ve satıcısı birlikte yararlanmaktadır[42]. Yargıtay kararları da aynı yönde olup, akreditifin sağlamış olduğu teminat fonksiyonun satış sözleşmesinin her iki tarafı için geçerli olduğu belirtilmiştir. Yargıtay kararda “Akreditif ve özellikle belgeli akreditif, ayrı ülkelerde bulunan ve kambiyo (döviz), ithalat, ihracat konularında değişik rejimlere tabi olan ihracatçı ve ithalatçı arasındaki ilişkilerin güven içinde yürüyüp sonuçlanmasını sağlar”[43].
B) Ödeme Fonksiyonu
Akreditif nakit olmayan bir ödeme aracıdır. Ancak bu ödeme şeklinde borcun ödenmesi borçlunun eliyle değil, alım-satım ilişkisinin dışında olan banka tarafından yapılmaktadır. Alıcı yani akreditif amiri bankada akreditifi açtığı zaman temel ilişkiden kaynaklanan bir borcunu yerine getirmiş olur fakat ifanın gerçekleşmesi için akreditif mektubundaki belgelerin satıcı tarafından bankaya ibrazı ile ödeme yapılır. Buna akreditifin ödeme fonksiyonu denmektedir[44]. Ancak alıcının yani akreditif amirinin akreditifi açması ifa yerine geçen bir edim değildir. Bu eylem ifa amacıyla yapılmış bir eylemdir. Aslında burada alıcı sadece bankaya ödeme talimatı vermekte, ödeme edimini ifa etmemektedir. Ödeme satıcının gerekli belgeleri bankaya ibraz etmesi ve bankanın gerekli incelemeleri yapması sonrasın gerçekleşmektedir. Akreditif sözleşmesinde, alıcı ve satıcı, temel ilişkideki akreditif şartı ile satım bedelinin öncelikle akreditif aracılığı ile talep edileceğini, bu talepten sonuç alınamaması halinde ise temel ilişkiye başvurulacağını kararlaştırmıştır[45] .
C) Kredi Fonksiyonu
Akreditif sözcük içerisinde kredi ifadesini barındırması sebebiyle kredi gibi algılansa da, gerçek anlamda akreditif banka açısından değerlendirildiğinde hukuki anlamda bir kredi değildir. Satım sözleşmelerinde, alıcının akreditif bedelini tam olarak bankaya bizzat yatırmasıyla, banka sadece bir hizmet vermektedir. Kural olarak, akreditif ne alıcı için nede satıcı için bir kredi sağlamamaktadır. Bununla birlikte finansal açıdan bakıldığında akreditif ile kredi arasında benzer noktalar bulunmaktadır. Akreditifin açılması ve alıcı ile akreditif bankası arasında bağın doğması sırasında, akreditif bedeli akreditif amiri tarafından bankaya yatırılıp banka tarafından blokede tutularak, akreditif belgelerinin ibrazı üzerine lehtara ödenir. Sistem bu olmakla birlikte akreditif bedelinin alıcıya banka tarafından açılacak kredi ile ödenmesi de söz konusu olabilir[46].
5) Akreditifin Türleri
Akreditif ilişkisi kurulurken, ilişkinin tarafları akreditifin genel işleyişine ve Milletlerarası Ticaret Odasının yayınlamış olduğu Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kurallarına ve temel prensiplere aykırı olmamak şartı ile farklı şekil ve çeşitlerde akreditif ilişkisi kurabilirler. Bu durumun en doğal sonucu olarak taraflar akreditif bankasının ödeme koşul ve şekillerini diledikleri şekilde belirleyebilmektedirler. Akreditifin türlerini ele aldığımızda, Sorumluluk Kıstasına, Ödeme Şekline ve Banka Uygulamasına göre olmak üzere üç temel ayrım karşımıza çıkmaktadır.
A) Sorumluluk Kıstasında Akreditif Türleri
Bu başlık altında akreditif dönülebilir ve dönülemez akreditif olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.
a) Dönülebilir Akreditif
Milletlerarası Ticaret Odası tarafından UCP 600 kapsamında yayınlanan Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kurallarına göre akreditifler yapıları itibari ile geri dönülemez sayılmaktadır. Birörnek Usullerin son versiyonuna göre dönülebilir veya dönülemez şerhine ihtiyaç duyulmaksızın, diğer bir anlatımla dönülür veya dönülemez ifadesini içermeyen akreditiflerin tümü dönülemez olarak açılmış kabul edilmektedir (UCP600, 3.Madde) Her ne kadar UCP 600 bu şekilde bir ifade kullansa da, MTO’nun 500 sayılı yayınında “Dönülebilir bir Akreditif lehtara önceden haber verilmeden ve herhangi bir anda Amir banka tarafından değiştirilebilir veya iptal edilebilir” hükmü yer almakta olup, bu hükme ve ayrıca akreditifin şekil ve koşullarını tarafların serbestçe belirleyebilmesi ilkesine göre, taraflar sorumluluk açısından dönülebilir akreditif ilişkisi kurabilmektedir. Geri dönülebilir akreditifler, lehdara ödeme güvencesi sağlamamaktadır. Ayrıca geri dönülebilir bir akreditif, açan banka tarafından her an değiştirilebilmekte ve hatta lehdara dahi haber verilmeksizin iptal edilebilmektedir[47]. Kural olarak dönülebilir akreditifte, amir bankanın akreditiften döndükten sonra bir ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Fakat akreditif bankası, iptal veya değişiklik bildirimini almadan önce akreditif koşullarına uygun belge karşılığında ibrazı karşılayan muhabir bankaya ödemede bulunmak zorundadır[48]. Burada dönme hakkının ne zamana kadar kullanabileceği önem arz etmektedir. Ancak dönme hakkının her halükarda akreditif belgelerinin kontrol edilmesinden sonra kullanılmayacağı açıktır çünkü banka soyut borç taahhüdünün gereği olarak bu aşamada ödemede bulunmalıdır[49].
b)Dönülemez Akreditif
Dönülemez akreditifler, dönülebilir akreditiflerin aksine iptal edilemezler ve değiştirilemezler. Bu tür akreditif ilişkilerinde, sözleşmenin değiştirilmesi veya sözleşmeden cayma durumu akreditifi açan banka ve lehtarın anlaşması dışında imkan dahilinde değildir. Bu akreditif ilişkisinde lehdar, akreditif koşullarına uymuşsa ve gerekli belgeleri eksiksiz ve zamanında bankaya ibraz etmişse bankadan ödemesini alma garantisine sahiptir. Başka bir anlamda eğer lehdar gerekli belgeleri ibraz ederse, lehdarın alacağı, akreditif amirinden yani alıcıdan bağımsız olarak bankanın taahhüdü altındadır. Dönülemez akreditifler, teyitli ve teyitsiz dönülemez akreditif olarak iki kısımda incelenebilir.
aa) Teyitli Dönülemez Akreditif
Teyitli dönülemez akreditifler, MTO tarafından çıkarılan 600 sayılı yayının, 2.maddesine göre, lehdarın muvafakat etmemesi durumunda değiştirilemeyen ve iptal edilemeyen akreditiftir. Teyitli akreditiflerde, akreditifi açan bankanın ödeme taahhüdünün yanı sıra, genellikle ihracatçının ülkesindeki ikinci bir bankanın da, akreditifi açan bankanın talebini kabul eden teyidini eklemesi ile lehdarın ödeme konusunda, hem akreditifi açan banka, hem de teyit bankası olarak, çifte güvencesi bulunmaktadır[50]. Teyitli akreditifler akreditif amiri tarafından masraflı olmalarına rağmen lehtar tarafından en çok istenen ve tercih edilen akreditif türüdür. Çünkü bu akreditif türünde lehtara tam bir garanti tesis edilmektedir[51].
bb) Teyitsiz Dönülemez Akreditif
Teyitli dönülmez akreditifte, ikinci bir bankanın yani muhabir bankanın da ödemeyi taahhüt etmesi durumu mevcut iken, muhabir bankanın ödeme konusunda herhangi bir sorumluluğunun ve taahhüdünün olmadığı akreditife teyitsiz akreditif denilmektedir. Akreditif amirinin bankası tarafından akreditif metninde akreditifin teyitli olduğuna dair bir açıklama olmaması halinde, akreditifin teyitsiz olarak açıldığı kabul edilmektedir. Burada muhabir banka ile lehtar arasında sözleşmesel bir ilişki yoktur. Hukuki ilişki lehtar ile akreditif bankası arasındadır. Satıcı teyitsiz dönülemez akreditifi kabul etmiş ise, ödeme konusunda ortaya çıkan sorunlarda muhabir bankaya başvuramayacak olup, bankanın görevi sadece akreditifi ihbar etmektir[52]. Teyitsiz dönülemez akreditifteki en önemli özellik, belgelerin sunulduğu banka tarafından, bu belgelerin haksız olarak reddedilmesi durumunda satıcının sadece amir bankaya yönelik olarak hak iddia etme yetkisi olmasıdır[53].
B) Ödeme Şekline Göre Akreditif Türleri
Ödeme şekline göre akreditif üç türde karşımıza çıkmaktadır. Bu türler, görüldüğünde ödeme yoluyla akreditif, ertelenmiş ödeme (vadeli) yoluyla akreditif ve poliçeli akreditiftir.
a)Görüldüğünde Ödeme Yoluyla Akreditif
Görüldüğünde veya diğer bir tabirle “İbrazda Ödemeli Akreditif” de ödeme ihbarında yer alan koşulların lehdar tarafından süresinde ve tam olarak yerine getirilmesi durumunda belgelerin lehdar tarafından ibrazı sırasında ve nakit olarak yerine getirilir. Nakit olmasa bile ödemeye dair bedel üzerine lehdara doğrudan tasarruf yetkisi tanıyan çek verilmesi ya da bankaya alacak kaydı düşülmesi de aynı manada ödeme olarak kabul edilmektedir[54]. Bu ödeme akreditif şeklinde belgelerin banka tarafından görünmesi ile birlikte ödeme gerçekleşir. MTO tarafından çıkarılan 600 sayılı yayının, 2.maddesinin a bendinde bu ödeme “akreditif, belgelerin ibrazı üzerine ödeme yöntemiyle kullanımda ise, ibrazda ödeme yapmak” şeklinde ifade edilmektedir.
b) Ertelenmiş Ödeme (Vadeli) Yoluyla Akreditif
Ertelenmiş ödeme yani vadeli akreditifte ise görüldüğünde ödeme yolunda farklı olarak, lehdara yapılacak olan ödeme, belgelerin bankaya ibrazında değil, daha ileri bir tarihte olmaktadır. Bunun önemi, akreditif amiri alıcının, gelen malları gümrükten çekerek, malların sözleşmede kararlaştırılan şekilde ve kalitede olup olmadığını lehdara ödeme yapmadan önce görme imkânı tanımaktadır. Böyle bir imkân akreditif amirine malları önceden göreceği için sözleşmede kararlaştırılan şartlara uygun olmadığı takdirde bankaya durumu bildirerek lehdara ödeme yapmasına engel olma imkânı verecektir[55].
c) Poliçeli Akreditif
Poliçeli akreditiflerde, satıcı yani lehdar akreditif işleminde şarta bağlanan diğer tüm belgelerle birlikte bankaya keşide edilmiş vadeli bir poliçeyi de bankaya ibraz eder. Banka, yapmış olduğu incelemeler sonucunda diğer belgelerin de akreditif şartına uygun olduğuna karar verdiği takdirde, poliçeyi kabul eder ve vadesinde, poliçede belirlenen bedeli lehdara öder[56]. Poliçe bazı durumlarda ileri bir tarihte vadeye bağlanmış olacağı gibi bazı durumlarda görüldüğünde vadeli de olabilir. Görüldüğünde ödenecek vadeli poliçelerde bankanın kabulüne ihtiyaç yoktur ve banka bu durumda poliçedeki tutar lehdara öder[57]. Bazı durumlarda poliçenin kabulünü akreditif bankası dışında bu hususta yetkilendirilmiş muhabir banka da yapabilir. Bu durumda, akreditif bankası bu bankaların poliçeyi kabul ederek ödeme yapacaklarını da garanti etmiş olur. Yani, akreditif bankası, bu bankalar tarafından ödeme yapılmadığı takdirde poliçeyi kabul ederek, vadesinde ödemeyi gerçekleştirir[58].
C) Banka Uygulamasında Akreditif Türleri
Banka uygulamasında akreditif türleri Yenilenen Akreditifler, Kırmızı Şartlı Akreditifler, Yeşil Şartlı Akreditifler, Karşılıklı Akreditifler ve Teminat Akreditifler olarak 5 tür altında incelenecektir.
a)Yenilenen Akreditifler
Yenilenen akreditif alıcı ile satıcı yani lehdar arasında devamlı bir ticaret veya iş ilişkisi olduğu durumlarda kendini gösterir ve her bir iş için farklı bir akreditif ilişkisi kurmak yerine belli bir süre boyunca geçerli olmak üzere o süre boyunca yapılacak tüm alım-satımları veya sevkiyatları kapsayacak şekilde bir akreditif ilişkisi oluşturulur. Akreditif devam ettiği sürece ek bir talimata ya da talebe gerek kalmaksızın aynı şartlarda ve sürede akreditif yenilenmektedir. Bu şekilde her alım-satım veya sevkiyat için ayrı bir akreditif açılmayarak formalite ve maliyetin önüne geçilmekte bu durum alıcı için avantaj oluşturmaktadır. Satıcı da bu sayede her bir satış işlemi için akreditif açılmasını beklemeyecek ve güvenli bir şekilde imalata ya da ürün teminine devam edecektir[59]. Taraflar yenilenen akreditifi süreye veya arada gelişen ticaretin rakamsal miktarına göre belirleyebilmektedirler.
b)Kırmızı Şartlı Akreditif
Akreditifin taraflarının anlaşması durumunda, alıcı, satış bedelinin bir kısmını veya tamamını malların tesliminden önce lehdara peşin olarak ödüyorsa bu durumda kırmızı çizgili akreditiften bahsedilmektedir. Kırmızı çizgili akreditif denilmesinin sebebi ise akreditifin ilk ortaya çıktığı zamandan kalan bir uygulamadan kaynaklanmakta olup, peşin olarak alınan para miktarının kırmızı mürekkepli kalemle yazılması sebebiyle bu isimle anılmaktadır. Lehdara yapılan peşin ödeme akreditif banka veya görevlendirilmiş olan banka tarafından yapılmakta olup, muhbir veya teyit bankası bu ödemeyi akreditif açan banka namına yapar. Lehdar peşin olarak başta aldığı paranın ya da avansın gereklerini yerine getirmezse, örneğin gerekli belgeleri zamanında ibraz etmezse o zaman aldığı avansı faiziyle birlikte bankaya ödemek zorundadır[60].
c)Yeşil Şartlı Akreditif
Yeşil şartlı akreditifte, akreditif belgeleri henüz ibraz edilmeden sadece umumi mağaza makbuzu ile bedelin bir kısmının satıcıya ödenmesi söz konusudur. Bu akreditifte satıcı malı göndermeden akreditif bedelini tahsil etmek istemektedir. Ticari ilişkiye konu mallar satıcı tarafından henüz sevk edilmemiş olsa bile malların kullanıma hazır hale geldiğini veya genel bir depoya ya da mağazaya teslim edildiğini gösteren belgelerin bankaya ibrazı durumunda, banka lehtara yani satıcıya ödemede bulunur[61]. Ödemeye rağmen lehdar malları sevk etmez ya da vazgeçerse veya belgeleri ibraz etmezse, banka ödenmiş olan avansı akreditif amiri yani alıcıdan talep eder başka bir deyişle alıcıya rücu eder. Yeşil şartlı akreditifte avans ödemelerinin riski alıcıya aittir[62].
d)Karşılıklı Akreditif
Karşılıklı akreditif[63], birbirinden bağımsız iki ayrı akreditif işleminden oluşan, ilk akreditifin lehdarının ikinci akreditifin amiri olduğu ve ilk akreditif tutarından ikincisinin ödendiği işlemdir. Sırt sırta akreditiflerde de devredilebilir akreditiflerde olduğu gibi aracı bulunmaktadır. Aracı, yani kendi lehine açılan akreditifi başkasına teminat olarak gösteren satıcı(ihracatçı), böyle yaparak üretici lehine başka bir akreditif (ithalat akreditifi) açtırır[64]. Burada aracı malın gerçek satıcısı değildir. Aracı üreticiden mal alıp bir başkasına satmaktadır[65]. Karşılıklı akreditifte ikinci akreditifin miktarı, birinci akreditiften daha az olmak zorundadır. Buradaki fark, aracı lehtarın komisyonu olacaktır. Karşılıklı akreditifte akreditif amiri aracı firmadır.
e)Teminat Akreditifi
Teminat akreditifi lehdar için bedelin ödenmesini teminden ziyade, sözleşmenin hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesi gibi tehlikeleri bertaraf etmek için gelişmiştir. Bu akreditif türünde diğer belgeli akreditiflerde olduğu gibi, akreditife dair belgelerin ibrazı ile akreditif bankasının ödeme sorumluluğu doğmaktadır. Teminat akreditifinde sözleşmenin hiç ya da gereği gibi ifa edilmediğini kanıtlayan belgelerin sunulmasına gerek olmamakla, sadece akreditifte belirlenmiş belgelerin sunulması ile ödeme yükümlülüğü doğmaktadır. Bu tür akreditifte garanti sözleşmesinin aksine bankanın sorumluluğu birincildir ve belgelerin ibrazı halinde banka ödeme yapmak zorundadır. Garanti sözleşmesinde ise ödeme yapma yükümlülüğü olan tarafın ödeme yapmaması durumunda banka devreye girmekte ve satıcıya para ödemektedir[66].
II.AKREDİTİFİN TARAFLARI ve TARAFLAR ARASINDAKİ İLİŞKİLER
1) Akreditifin Tarafları
A) Temel Taraflar
a)Akreditif Amiri
Akreditif amiri, akreditifi açtıran, akreditif talebinde bulunan ve bunun talimatını veren gerçek veya tüzel kişidir[67]. Akreditif amiri, satış sözleşmesinde lehtar için gerçekleştirilecek ödemenin akreditifle yapılacağının kararlaştırılması üstüne, semeni ödemek amacıyla satıcı lehine akreditif açtırmak amacıyla ülkesinde bulunan bir bankaya başvurmaktadır[68]. Akreditif amiri, akreditifi açmanın yanı sıra akreditifte yapılacak değişiklik talimatlarını vermeye de yetkilidir. Ancak burada akreditifin dönülemez olması halinde yapılacak değişikliklerin geçerlilik kazanması için diğer ilgililer tarafından onaylanması gerekmektedir[69]. Akreditif amiriyle ilgili unutulmaması gereken nokta; akreditif amirinin lehtarla yapılan anlaşma şartlarına uygun olarak akreditif açılış şartları ile lehtarın talebi doğrultusundaki değişikliklerin yapılması için kendi bankasına vereceği talimatın açık ve net olması gerektiğidir[70].
b) Lehtar
Birörnek Kurallar 600 madde 2’ de lehtar lehine akreditif açılan taraf olarak tanımlanmıştır. Akreditif lehtarı akreditif amiri ile arasındaki satış sözleşmesi ilişkisi nedeniyle satıcı akreditif işleminde ise ihracatçı konumundadır. Lehtar akreditif bildirisinin muhatabı olup; bu bildiri kendisine ulaşmadıkça akreditif açılmış sayılmamaktadır[71]. Akreditif lehtarı, akreditif bildirisini aldıktan sonra, uygun zaman içerisinde kendisinden istenen belgeleri hazırlamalı ve hazırladığı belgeleri akreditif vadesi ve belirlenen süreler içinde bankaya ibraz etmelidir[72]. Akreditif lehtarı, akreditifin temel ilişkide öngörülen şartlarla uyumlu olup olmadığını kontrol etmelidir. Yapılan inceleme sonucunda temel ilişkiden farklı bir akreditif icabı ile karşılaşıldığı takdirde, lehtarın icabı reddetme hakkı vardır[73]. Ayrıca belirtilmelidir ki, lehtarın ibraz ettiği belgelerin bankaca incelenerek kabul edilmesine dek geçecek süre içinde ürünlerin mülkiyeti lehtarda kalmayı sürdürecektir[74].
c)Akreditif Bankası
Akreditif bankası, Birörnek kurallar 600 m.2 bir amirin talebi üzerine veya kendi adına bir akreditif açan banka olarak tanımlanmıştır. Diğer bir adı amir banka olan akreditif bankası, akreditif amirinden aldığı emirle, lehtar lehine akreditif açmaktadır. Aldığı emre uygun olarak akreditif açan akreditif bankası ile akreditif amiri arasında sözleşmesel bir ilişki doğmaktadır. Akreditif bankası bu ilişki doğrultusunda lehtara akreditifin açıldığını bildirmesi gerekmektedir. Akreditif bankasının yükümlülüğü Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller Ve Uygulama Kuralları 600’ün 7. maddesinde tanzim edilmiştir[75].
B) Temel Tarafların Yanında İlişkiye Katılanlar
a) Muhabir Banka
Akreditif işleminde aracı pozisyonunda olan Muhabir banka, aynı zamanda akreditif bankasını temsil etmektedir. Muhabir banka, lehdarın lehine akreditif açıldığında lehtara, lehine akreditif açıldığını bildirmekten sorumludur. Muhabir bankaya dair en ayrıntılı tanım ve muhabir bankanın işlevi bir Yargıtay kararında şu şekilde yer almaktadır. “… Amir banka alıcı ile yaptığı sözleşmede belli edilen koşullara uygun olarak satıcı lehine akreditif açar ve keyfiyeti satıcının bulunduğu yerde şubesi varsa onun, yoksa başka biri bankanın (muhabir banka) aracılığı ile satıcıya duyurur. Akreditif bankanın bu amaçla muhabir bankaya gönderdiği akreditif mektubunda ödeme koşulları ve satıcının ibraz edeceği belgelerin nev`i ve mahiyeti de belirtilir. Muhabir banka, ancak bu belgelerin satıcı tarafından ibraz edilmesi ve ödeme koşullarının gerçekleşmesi halinde ödemede bulunur. Aksi takdirde ödeme yapamaz; yaparsa akreditif bankasına karşı vekâlet hükümlerine göre sorumlu olur. Muhabir banka akreditifi teyit etmediği sürece akreditif bankasının temsilcisi durumunda kalmaya devam eder ve bu nedenle de satıcıya karşı müstakil bir sorumluluk (parasal) yüklenmiş olmaz..”[76]. Görüldüğü üzere, muhabir banka akreditifi ihbar etmeye karar verdiğinde akreditifin gerçek olup olmadığını kontrol yükümlülüğü altındadır. Muhabir banka akreditifin gerçek olup olmadığını kontrol etmeden, sahte bir akreditifi ihbar ederse, bu yüzden lehtarın uğradığı zarardan sorumlu tutulabilir[77].
b) Ödeme Bankası
Akreditif bankası talimatıyla akreditif bankası adına ve hesabına belgeleri kontrol eden ve lehtara ödemeyi gerçekleştiren banka, ödeme bankasıdır.[78] Ödeme bankası akreditif koşullarına uygun olan belgelerin ibrazı karşılığında lehtara ödediği parayı amir bankadan isteyebilir. Buna karşın akreditif koşullarına uygun olmayan belgelerin ibrazı karşılığında lehtara ödeme yapılması durumunda, ödeme bankası bu meblağı akreditif bankasından isteyemeyecektir[79].
c) Teyit Bankası
Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları 600’ün 2. maddesinde teyit bankası kavramının tanımlaması şöyledir; “Teyit bankası; akreditif bankasının talebi veya verdiği yetki üzerine akreditife teyidini ekleyen bankadır.” Ancak bu tanımda yola çıkıldığında, akreditifin onaylanması herhangi bir biçimde akreditif bankasının borcunu garanti altına almamakta ve teyit bankasının akreditif bankasına kefil olduğu anlamına gelmemektedir[80]. Akreditif bedelinin ödenmesi konusunda daha fazla teminat ihtiyacı olan lehtar teyitli akreditife başvurmaktadır. Teyitli akreditifte, akreditif bedelinin ödenmesi noktasında yükümlülük akreditif bankasının yanında teyit eden bankaya aittir. Lehtar akreditif bedelinin ödenmesi konusunda teyit bankasına başvurduğu ve teyit bankası da ödeme yaptığı takdirde, teyit bankası lehtara ödediği meblağı akreditif bankasına başvurarak tahsil edebilir[81]. Yargıtay bu konuya dair vermiş bir olduğu kararda “… Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre ödeme yapan teyit bankasının davalı İhlas Finans A.Ş.’ den ödediği meblağı talepte haklı olduğu, diğer davalının akreditif ilişkisinden sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle 100.000 Doların davalı İhlas Finans A.Ş.’ den tahsiline, diğer davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz” “edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle akreditife teyit veren ve bu nedenle satıcıya ödeme yapan davacı bankanın davalı amir bankadan (akreditif bankasından) ödediği meblağın tahsilini talep etmekte haklı olmasına göre, davalı İhlas Finans Kurumu A.Ş. vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA …”[82] şeklinde hüküm kurarak konuyu açıklığa kavuşturmuştur.
d) Rambursman Bankası
Rambursman Bankası, amir bankanın yani akreditif bankasının ödeme ajanıdır. Amir bankadan aldığı talimata göre, bu talimatta belirtilen teyit bankasının veya görevli bankanın talebi üzerine, akreditif bedelini, komisyonu ve masrafları lehdara öder ve amir bankanın hesabına tüm bu ödemeleri borç olarak kaydeder. Rambursman bankası, talep halinde akreditif işleminin detaylarına girmeden ödeme yapar. Rambursman bankasıyla akreditif bankası arasında da vekâlete dayalı bir ilişki bulunmaktadır. Rambursman bankası, akreditif bankasının verdiği talimatlara uyacaktır; akreditif bankası ödeme zamanına dek rambursman bankasındaki ödeme yetkisini belli bir neden göstermeden kaldırabilecektir[83]. Rambursmana değişik sebeplerle ihtiyaç duyulmaktadır. Akreditif bankasının veya teyit bankasının ödemenin yapılacağı ülkedeki bir bankada mevduatı, alacağı veya kredisi olabilir. Bunun dışında akreditif amiri, o ülkedeki bir bankadan kredi kullanabilir. Bu değişik sebepler rambursman bankasına olan ihtiyacı ortaya çıkarmakta olup, Rambursmana uygulanacak hususlar ABK. 600 m. 13’ de düzenlenmekle, akreditifte MTO.’ nun Bankalar arası Rambursman Kuralları’na atıf yapılmadığı takdirde, Birörnek Kurallar 600 numaralı yayının 13. maddesi uygulama alanı bulacaktır[84].
e) Görevli Banka
Lehtarın bankaya ibraz etmiş olduğu belgelerin akreditife uygun olup olmadığını kontrol eden, uygunluk tespitini müteakip ödeme yükümlülüğü altına giren ve amir bankanın talimatları doğrultusunda hareket eden ödeme bankasıdır[85]. Görevli bankaya, Birörnek kurallar 600 numaralı yayının amir bankanın yükümlülüğünü gösteren 7. maddede ve “Görevlendirme” başlığı Bir altında 12. maddede yer verilmiştir. Bir akreditifte görevli bankanın isminin ve yetkisinin ne olduğunun belirtilmesi gerekmektedir. Görevli bankanın çeşitli yetkileri bulunmaktadır. Bu yetkiler ise; ödeme yapmak, vadeli ödeme taahhüdüne girmek, poliçe kabul etmek veya iştira eyleminde bulunmaktır[86]. “Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları 600 ün 12. Madde yazılı olandan anlaşılan, akreditif sözleşmesinde sadece görevli bankanın adının yazılması yeterli değildir. Bunun yanında, görevli bankanın adıyla yetkilerinin neler olduğunun ifade edilmesi de gerekmektedir. Akreditif metninde sadece görevli bankanın adının belirtilmiş olması durumunda, özellikle ödeme aşamasında sorun olmaması adına görevli bankanın akreditifteki rolünün açıkça belirtilmesi talep edilmelidir. Görevli bankanın ibraz işlemini karşılama (honour) ibrazla birlikte ödemede bulunma, akreditif tehirli ödemeli bir akreditifse tehirli ödeme yükümlülüğüne girme, akreditif poliçe koşulunu taşıyor ise çekilmiş olan poliçeyi kabul etme ya da iştira etmeye yetkisinin bulunduğu da belirtilecektir[87].
2) Akreditifte Taraflar Arasındaki İlişkiler
Akreditifte taraflar arasındaki ilişkiler, ‘’Amir ile Lehtar Arasındaki İlişki”, “Akreditif Amiri ile Akreditif Bankası Arasındaki Karşılık İlişkisi”, “Banka ile Akreditif Lehtarı Arasındaki Ödeme İlişkisi” ve “İkinci Bankanın Katılması Halinde Taraflar Arasındaki İlişkiler” olmak üzere dört başlık altında incelenebilir.
A) Amirle Lehtar Arasındaki İlişki
Akreditif sözleşmesinde, işlem gerçekleşmesinde bir şekilde yer alan taraflar arasında farklı şekillerde ilişkiler bulunmakla beraber, akreditif ilişkisinin temelini her zaman amir (alıcı) ile lehtar (satıcı) arasındaki sözleşme oluşturmaktadır. Bu sözleşme olmadığında zaten akreditif ilişkisi içine girmenin bir manası ve amacı da kalmamaktadır. Amir ile lehdar arasında mevcut olan ilişki dört alt başlıkta karşımıza çıkmaktadır.
a) Akreditif Şartı
Akreditif amiri ile lehtar arasında mevcut olan ticari ilişki karşımıza satım, eser, finansal kiralama gibi bir şekilde çıkabilmektedir. Tarafların ödemenin gerçekleştirilmesinin akreditif ile sağlanacağına ilişkin anlaşmaları doktrin ve uygulamada akreditif şartı olarak isimlendirilmektedir[88]. Temel sözleşmeye konulan akreditif şartı sözleşmede açıkça öngörülebileceği gibi örtülü bir tarzda da hükme bağlanmış olabilir. Hatta taraflar akreditif şartını sözlü olarak da kararlaştırabilirler. İspat sorunu bir yana bırakılırsa, sözlü şekil de geçerlidir[89]. Akreditif koşulunun açık bir biçimde ve detaylı olarak tanzim edilmesi gerekmektedir. Şöyle ki; akreditif koşulunda asgari kimi ögelerin olması şarttır, söz konusu ögelerin akreditif koşulunda bulunması, başta lehtar olmak şartıyla akreditif işlemine katılmış olan tüm taraflar nezdinde önem taşımaktadır[90]. Temel sözleşmeye konulan akreditif şartında; lehtarın adı, akreditif tutarı, akreditifin türü ve niteliği, açılma zamanı ve geçerlilik süresi, satım konusu mala ilişkin açıklama, bu malların nasıl taşınacağı, nasıl bir sigortanın düzenleneceği gibi konuların açıkça yer alması önemlidir Ayrıca akreditifin niteliği hakkında da açıklamaların yapılması gerekmektedir. Özellikle devredilebilir ya da dönülebilir akreditif açılmak isteniyorsa, bu durumun açıkça belirtilmesi gerekir[91].Akreditif şartının açık ve ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi gerektiği hususu daha önce belirtilmişti. Aksi durumda taraflar arasında ihtilaf oluşması ihtimali yüksek olmakla, böyle bir durumda uyuşmazlığın çözümü için ilk önce yoruma başvurulmalıdır. Sözleşmenin geneline bakılmak ve yorum yapmak suretiyle söz konusu ihtilaf çözümlenebilecektir. Ancak buna rağmen çözüm bulunamaz ve ihtilaf giderilemez ise Birörnek Kurallar 600 numaralı yayına başvurmak gerekecektir.
b) Akreditif Altında Ödemede İfanın Gerçekleşme Zamanı
Akreditif ilişkisinde, alıcının akreditifi açtırmak için bankaya başvurması gerekmektedir. Ancak alıcı akreditifi açma koşulunu yerine getirmediği takdirde temerrüde düşmüş olur çünkü semenin ödenmesi koşulu akreditifin açılması hususuna bağlanmıştır. Alıcı yani amir açısından akreditif açma şartının yerine getirilmemesi sözleşmenin ihlali anlamına gelmektedir. Bununla birlikte akreditifin sözleşmede belirtilen bir şekilde açılmış olması ve alıcının yani amirin asıl ilişkiden kaynaklanan satış bedelini ödemesi amir açısından borcun ifası ve sona erdiği anlamına gelmemektedir[92].
c) Akreditif Amirinin Borçları ve Borca Aykırılığın Sonuçları
Akreditif amirinin ilk ve en önemli borcu akreditif açtırma borcudur. Akreditif açtırma borcu beraberinde ayrıca akreditifin, akreditif koşulundaki maddeyle, belli bir bankayla açılmasıyla lehtara bildirilmesine dair yükümlülükleri de kapsamakta ve söz konusu yükümlülükler akreditifin vaktinde açılmasında bir ölçü olarak kabul edilmektedir[93]. Ayrıca akreditifin, akreditif amirince akreditif koşulunda ifade edilen bankayla ve koşullara göre açılması gerekmek olup, özellikle bu husus akreditifin dönülebilir veya dönülemez olması hususunda bir madde bulunuyorsa bu maddeye göre bir akreditif açılması gerekmektedir[94]. Akreditif amirinin diğer bir borcu da, akreditif lehtarınca sunulan vesikaları incelemek ve bu belgelerin uygun olması durumunda söz konusu belgeleri kabul etmektir. Akreditif amiri bu şekilde, bu ilişkide borcunu ifa etmek üzere akreditif bankasına vekalet vermiş olmaktadır[95].
Akreditif amirinin ilk ve temel borcunun akreditif açtırma olduğu belirtilmişti. Bu kapsamda, akreditif amirinin bu borcu yerine getirmemesi durumunda temerrüde düştüğü konusunda bir şüphe bulunmamaktadır. Akreditif amirinin akreditif açtırma konusunda temerrüde düşmesi doğal olarak beraberinde satış bedelinin ödenmesi hususunda da temerrüdü getirmektedir. Bu durum akreditif lehdarı açısından TBK m.125 de yazılı hakların talep edilmesine sonuç vermektedir[96]. TBK. m. 125 alacaklıya seçimlik haklar tanımaktadır. TBK m.125/1 de alacaklıya, için her zaman borcun ifasını ve gecikme tazminatını istemeye hakkı verilmiştir. TBK. m. 125/2 de ayrıca alacaklının borcun ifası ve gecikme tazminatını isteme hakkından vazgeçtiğini derhal bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebileceği veya sözleşmeden dönebileceği de hükme bağlanmıştır.
Akreditif amirinin diğer bir borcunun da belgeleri inceleme ve uygun olması halinde kabul etme yükümlüğü olmakla, akreditif amiri bu görevini akreditif bankası, görevli banka veya teyit bankası aracılığıyla yerine getirmektedir. Belgelerin haksız olarak banka tarafından kabul edilmemesi durumunda buna ilişkin sonuçlar doğrudan akreditif amiri üzerinde bulunmaktadır. Akreditif amiri bu borcun alacaklısı durumunda bulunduğu için TBK. m. 106 (BK. m. 90) vd. uyarınca alacaklı temerrüdü hükümlerine tabi olacaktır. Akreditif amirinin alacaklı temerrüdü hükümlerine tabi olması, aynı zamanda satım bedelinin ödenmesini de engellediğinden, akreditif amirinin borçlu temerrüdüne düşmesine sebebiyet vermektedir[97].
d) Akreditif Lehtarının Borçları ve Borca Aykırılığın Sonuçları
Akreditif ilişkisinde, lehdarın temel yükümlülüğü, aradaki alım-satım işlemi sebebiyle oluşan malları gönderme ve bu mallara ilişkin belgelerin eksiksiz bir şekilde ve süresinde ibrazı olarak karşımıza çıkmaktadır. Lehdarın bu asıl edim yükümlülüğü dışında bazı yan edim yükümlülükleri de bulunmaktadır.Lehdarın, sözleşmede teslimi kararlaştırılan malları hazırlanıp gönderilmesi ve akreditif belgelerinin eksiksiz olarak ibrazı asıl edim yükümlülüğünü oluşturmakta olup, lehdarın bu yükümlülüğü akreditif amirine karşıdır. Lehdarın, akreditif açan bankaya karşı herhangi bir edim sorumluluğu bulunmamaktadır. Ayrıca her ne kadar lehdarın akreditif belgelerini eksiksiz olarak zamanında ibraz yükümlülüğü olsa da bu yükümlülük banka aracılığı ile gerçekleştirilmektedir[98]. Lehdarın sözleşmede kararlaştırılan malları teslim etmesine dair edim yükümlülüğünün asıl edim olduğu konusunda tartışma bulunmamaktadır. Ancak belgelerin ibrazı konusunda öğretide farklı görüşler bulunmakta olup, bu edimin asıl yükümlülük mü yoksa yan yükümlülük mü olduğu konusu tartışmalıdır. Bu durum özellikle yükümlülüğe aykırılığın sonuçları, temerrüt ve sözleşmenin ayakta kalması açısından önem arz etmektedir. Bizim de katıldığımız görüşe göre belgelerin ibrazı asıl yükümlülüktür. Çünkü akreditif lehtarının ibraz edeceği belgeler, taşıma belgeleri ve emtiayı temsil eden belgelerdir. Özellikle malların mülkiyetini temsil eden konşimento veya diğer emtia senetleri sayesinde alıcı, mallar üzerinde zilyetlik yanında ayrıca bunların mülkiyetini de doğrudan doğruya kazanmakta ve yine bu belgeler yardımıyla malların mülkiyetini devredebilmek hakkına sahip olmaktadır. Bu sebeple bu belgelerin ibrazının asıl edim yükümlüğü olduğu ve TBK m.207’de belirtilen satıcının asıl borçları arasında bulunduğu açıktır[99]. Bu durumda söz konusu belgelerin ibraz edilmemesi asıl borç yükümlüğünün ihlali olduğundan bu ihlalin sonuçlarının doğacağı da kabul edilmelidir. Lehdarın borca aykırı bu davranışının sonucu olarak, akreditif amirinin sözleşmeden dönme de dahil, TBK’nda genel hükümlerde yazılı diğer neticelerin doğabileceği göz önüne alınmalıdır.
Akreditif ilişkisinde, lehdarın asıl yükümlülükleri dışında bazı yan yükümlülükleri de bulunmaktadır. Söz konusu bu yükümlülükler, akreditif ilişkisinin kurulması sürecinde akreditifin açılması tüm bilgilerin verilmesi ve akreditifin açılmasını takiben yapılacak inceleme sonucunda sözleşmeye aykırı olduğu tespit edilen veya düşünülen hususlarda süre kaybetmeksizin bankaya ve akreditif amirine bildirilmesi olarak sayılabilir. Ayrıca, malların gönderilmesiyle bedelinin bankadan tahsil edilmesini sağlayan akreditif lehtarının, malların mülkiyetini fiili olarak üstüne geçirme olanağı bulunmayan akreditif amirinin çıkarlarının korunması konularında da akreditif lehtarının yükümlülüğü bulunmaktadır[100].
C) Akreditif Amiri ile Akreditif Bankası Arasındaki Karşılık İlişkisi
a)Akreditif Amirinin Borçları
Akreditif amiri ile akreditif açan banka arasındaki ilişkide akreditif amiri yani alıcı bazı borçlar altına girmektedir. Bu borçlardan ilki ve en önemlisi akreditif konusunun bedelini ödemek olup, diğerleri komisyon ve masrafların karşılanması borcu ile belgelerin teslim edilmesi borcudur.
aa) Akreditif Konusu Miktarın Ödenmesi Borcu
Akreditif ilişkisi kurulduğunda, akreditif amirinin yani alıcının asıl hukuki ilişkiden doğan ödeme borcunun ifa edilmesinde aracılık eden bankaya bu bedeli ödemesi gerekir. İşleyişte ise genellikle amir bu parayı bankaya hemen yatırmamakta, alıcı müşterisi olduğu ve akreditif açtırdığı bu bankadan, bir süre sonra elde edeceği mal için kredi almaktadır. Ancak bu durum bankanın alıcıya tanımış olduğu bu imkan akreditif ilişkisinin dışındadır ve akreditifi bir kredi müessesesi haline de getirmemektedir[101]. Genelde zaten banka ile müşteri arasında önceden kurulmuş bir kredi ilişkisi var olmakla, amir müşterisi olduğu ve kredisi bulunan banka üzerinden akreditif ilişkisine girmektedir. Akreditif amiri, bedeli bankaya yatırmadığı takdirde, akreditif bankası lehtara ödemede bulunmak zorunda değildir. Böyle bir durumda akreditif bankası haklı nedenlere dayanarak akreditiften rücu edebilir[102].
bb) Komisyon ve Masrafların Karşılanması Borcu
Akreditif amirinin akreditif bankasına karşı tek yükümlülüğü akreditif bedelinin ödenmesi değildir. Ayrıca akreditifin ödenmesi için gereken şartlar oluşmasa bile, sırf akreditifin açılması sebebiyle bankaya ödenmesi gereken komisyon ve sair masrafların faizi ile birlikte akreditif amiri tarafından ödenmesi gerekmektedir[103]. Akreditif bankası yaptığı aracılık karşılığında komisyona hak kazanmaktadır. Buradaki komisyon teriminin karşılığı, uygulamada bankanın gördüğü işlere karşılık aldığı ücrete verilen isimdir. Komisyon haricindeki masrafların neler olduğunun önceden belirtilmesi mümkün değildir. Ancak örneğin damga pulu, posta ücreti gibi bankanın yaptığı bütün masraflar akreditif amiri tarafından ödenmelidir[104].
cc) Belgelerin Teslim Alınması Borcu
Akreditif ilişkisinde, satıcı yani lehdarın belgeleri bankaya sunması ile birlikte, banka akreditif amirine durumu bildirir ve akreditif amiri belgeleri inceler ve belgeler süresi içinde sunulmuşsa, akreditif şartlarına aykırı değilse, birbirleri ile çelişmiyorlarsa akreditif amiri belgeleri teslim almakla zorundadır. Bu durum ayrıca akreditif amiri ile banka arasında yapılan anlaşmanın da bir gereğidir ve bu anlaşmada belge karşılığı ödemenin yapılması ve belgeleri elde ederek malı çekebilmesi şart olarak yer almaktadır[105].
b) Akreditif Bankasının Borçları
aa) Akreditifin Açılması ve Akreditif Lehtarına Bildirilmesi Borcu
Satış sözleşmesinin tarafı olan alıcı, öncelikli olarak kendi menfaatleri doğrultusunda bankadan akreditif talebinde bulunur. Akreditif talimatını alan banka öncelikli olarak amir lehine akreditif açar ve banka devamında akreditif akdinden doğan akreditif emrini (talimatını) muhabir banka ve/veya lehdara ulaştırmak zorundadır. Akreditif amirinin akreditif lehtarına karşı temel ilişki sebebiyle yüklenmiş bulunduğu akreditifi açma borcunun, bankanın kusuru yüzünden zamanında yerine getirilememesi durumunda, lehtarın sözleşmeden dönerek akreditif amirinden menfi zararını istemesi gündeme gelecektir. Eğer akreditif bankasının akreditifin açılması ya da ihbar edilmesinde ihmali varsa akreditif açtırana (amire) karşı sorumluluğu doğabilir[106]. Böyle bir durumla karşılaşan akreditif amiri ise, banka ile aralarındaki sözleşmenin müspet ihlali gereği müspet zararını bankadan talep edebilecektir[107].
bb) Belgelerin İncelenmesi Borcu
Akreditif bankası, kendisine gönderilen belgeleri incelemeli ve akreditif şartlarına uygun olduğu fikrine vardığında lehtara ödeme yapmalıdır. Banka bu yükümlülüğe aykırı hareket ettiği takdirde, akreditif amirinin uğrayacağı zararlardan sorumlu olacaktır. Bununla birlikte banka, usulüne uygun olmayan belgeleri kabul edip lehtara ödeme yaptığı zaman, yine doğacak zararları tazmin yükümlülüğü gündeme gelecektir[108]. Bankalar tarafından yapılacak incelemede sadece belgeler esas alınmalıdır. Belge dışı unsurlar kapsam dışı bırakılmalıdır[109]. Bu husus Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları 600’ün 4. maddesinde şöyle yer almaktadır; “Doğası itibariyle bir akreditif, dayandırılabileceği satış sözleşmesinden veya diğer bir sözleşmeden ayrı bir işlemdir. Akreditifte her ne şekilde olursa olsun bir sözleşmeye değinilmiş olsa bile bankalar böyle bir sözleşmeyle ilgilenmezler ve onunla bağlı değillerdir. Bu nedenle bir bankanın akreditif altındaki ibrazı karşılama, iştira etme veya diğer herhangi bir yükümlülüğünü yerine getirmesine ilişkin taahhüdü, amirin amir bankayla veya lehtarla olan ilişkilerinden kaynaklanan hak taleplerine veya savunmalarına tabi değildir”.
Bankalar ibraz edilen tüm belgeleri, akreditif şartlarına uygun olup olmadıklarını saptayabilmek için makul bir özenle ve belgelerin dış görünüşleriyle incelemek zorundadır. Belgelerin dış görünüşleriyle incelenmesinin temelinde akreditif şartlarına sıkı sıkıya bağlılık ilkesi vardır[110]. Banka bu incelemeyi yaparken özen yükümlülüğüne uygun davranmalıdır. Bankanın özen yükümlüğünün belirlenmesinde milletlerarası standart bankacılık uygulamasının önemli olduğu görülmekte olup, bankanın basiretli bir tacirin göstereceği özeni göstermesi yeterlidir[111].
cc) Belgelerin Süresinde İncelenmesi ve Ortaya Çıkabilecek Sonuçlar
Akreditif ilişkisinde lehdar tarafından ibraz edilen belgelerin uygunluğuna dair incelemenin hangi sürede yapılacağı Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller Ve Uygulama Kuralları 600’ün 14. Maddesinin b fıkrasında düzenlenmektedir. Söz konusu madde; “Görevi çerçevesinde hareket eden bir görevli banka, varsa teyit bankası ve amir bankalardan her biri ibrazın uygunluğunu belirlemek için ibraz gününü izleyen azami beş banka iş gününe sahip olacaktır. İbraz tarihinde veya ertesinde herhangi bir vade tarihinin veya ibraz için son günün gelmiş olması bu süreyi kısaltmaz veya etkilemez” şeklinde olup, ilgili maddede düzenlenmiş olan azami beş iş günlük sürenin başlangıcı her banka için farklı farklı vesikaları aldıkları günü takip eden günden itibarendir[112]. Akreditif bankası azami beş banka iş günü içerisinde belgelerin akreditife uygun olmadığına karar verdiğinde iki şekilde davranabilir. Birincisi; akreditif bankası ibrazı karşılamayı reddedebilir. İkincisi; akreditif bankası resen veya lehtarın talebi üzerine rezervi kaldırıp kaldırmayacağını akreditif amirine sorabilir. Ancak bu sorma durumu beş banka iş gününü uzatmayacağı gibi, akreditif amiri belgeleri kabul etmek istese bile banka belgelere rezerv koyarak iade edebilir[113].
dd) Bankanın Sorumluluğunun Sınırları
Banka, akreditifin açılması ve akreditif lehtarına bildirilmesi borcu ile belgelerin incelenmesi borcunu yerine getirmediği takdirde TBK. m. 112 ve 510 uyarınca müşterisine karşı sözleşmenin müspet ihlali dolayısıyla sorumlu olur. Bu sorumluluk ise bir kusur sorumluluğudur[114]. Bankanın sorumlu olmadığı haller de bulunmakta olup, bu durumlar Birörnek Kurallar 600 numaralı yayın m.34 de “Bir banka belgelerin şekli, yeterliliği, doğruluğu, gerçek/sahte olup olmadığı veya herhangi bir belgenin hukuki etkisi/sonucu veya bir belgede şarta bağlanan veya o belgede sonradan eklenen genel veya özel şartlar dolayısıyla hiçbir yükümlülük veya sorumluluk üstlenmediği gibi herhangi bir belgenin temsil ettiği malların, hizmetlerin veya yapılan diğer işlerin mevcut olup olmadığı veya tanımı, miktarı, ağırlığı, kalitesi, durumu, ambalajı, teslimatı ve değerine veya malları gönderenin, taşımacının, navlun komisyoncusunun, alıcının veya malları sigorta edenin veya diğer herhangi bir kişinin iyi niyetine veya eylemine veya ihmallerine, mali durumlarına, icraatına veya ticari itibarına ilişkin olarak hiçbir yükümlülük veya sorumluluk üstlenemez” şeklinde belirtilmiştir. Ancak sahtelikle ilgili durumun istisnasını sahte olduğu ilk görüşte anlaşılan belgelerin durumu oluşturmaktadır. Basiretli tacir gibi davranmak zorunda olan banka, sahte oldukları açıkça dış görünüşlerinden anlaşılan belgeleri görünce, özen yükümlülükleri uyarınca ödeme yapmamalıdır. Buna rağmen yapılacak ödemede bankanın sorumluluğu olduğu açıktır. Bankaların sorumlu olmadıkları haller sadece ABK. 600 m. 34’ de düzenlenen haller değildir. ABK. 600 m. 35/1’ de: “Bir banka, mesajlar, mektuplar veya belgeler akreditifte belirtilen şartlara göre iletildiğinde veya gönderildiğinde veya akreditifte bu gibi şartların bulunmaması halinde gönderi/teslim servisini kendi seçimiyle belirlemiş olduğunda herhangi bir mesajın iletilmesinde veya mektupların veya belgelerin tesliminde ortaya çıkan gecikme, yolda kaybolma, bozulma ve diğer hatalardan kaynaklanan sonuçlardan dolayı hiçbir yükümlülük veya sorumluluk üstlenmez” hükmü yer almaktadır. Bu maddede ABK.; bankaları, genel sistem hatalarından ve iletişim araçlarındaki bozukluklardan korumayı amaçlamaktadır. Ancak, meydana gelen aksaklık, bankaların kendi kusurundan kaynaklanıyorsa bankalar sorumlu olacaktır[115]. Bankların sorumlu olmadıkları bazı hallere Birörnek Kurallar 37/a’da devam edilmekte olup, bu maddede; “Akreditif amirinin talimatını yerine getirmek amacıyla diğer bir bankanın hizmetinden yararlanan bir banka bu işi akreditif amiri hesabına ve riski ona ait olmak üzere yapar”. Hükmü yer almakta olup, hemen ardından gelen madde 37/b’de “Bir amir banka veya ihbar bankası diğer bir bankanın seçimini kendisi yapmış olsa bile o diğer bankaya gönderdiği talimatın yerine getirilmemesinden dolayı hiçbir yükümlülük veya sorumluluk üstlenmez” hükmü bulunmaktadır. Bankaların sorumlu olmadıkları son durum ise Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları 600’ün 36. Maddesinde Mücbir sebep olarak sayılmıştır. Buna göre mücbir sebebin; “sorumlunun ya da borçlunun faaliyetinin ve işletmesinin haricinde oluşan, genel bir davranış normu ya da borcun ihlal edilmesine, mutlak ve kaçınılmaz olarak neden olan, öngörülmesiyle karşı konması imkansız olağanüstü bir hadise “şeklinde tanımı yapılmaktadır. Bu hükme göre bankalar; doğal afet, kalkışma, iç karışıklıklar, savaş durumu, terörist eylemler vb. mücbir sebeplerden ve kendi kontrollerinin haricindeki öteki sebeplere dayalı olarak çalışmalarında oluşacak kesintilerden kaynaklı neticelerden sorumlu değildirler[116].
ee)Akreditif Bankasının Belgeler Üzerindeki Teminat Hakkı
Akreditif ilişkisinde, akreditif açan bankanın, akreditif amirine ileri sürebileceği talepler çeşitli yollarla olanaklarla teminat alına alınmıştır. Lehtardan teslim alınan belgeler bu teminatı sağlayan araçlardan biridir. Amir, akreditif açtıran bankaya akreditifte kararlaştırılan bedelin ödenmesi için bir karşılık temin etmektedir. Bu karşılık bazen bankaya depo edilen nakit olabileceği gibi bankadan temin edilen kredide olabilir. Bankanın akreditif açtıran amire karşı elinde buluna teminatlar, hapis hakkı, teslim alınan belgeler üzerinde ki rehin hakkı ve ödemezlik defidir.
Eşya Hukukunda hapis hakkı, yasal şartların gerçekleşmesi halinde, alacaklıya zilyetliğinde bulunan ve geri verilmesi gerekli olan borçluya ait taşınır mallar ve kıymetli evrakı geri vermeyerek alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren ayni bir haktır[117]. Hapis hakkının kurulması için ayni bir sözleşmeye gerek yoktur. Kanundaki şartların gerçekleşmesi ile birlikte rehin kendiliğinden doğar. Hapis hakkı TMK 950. Maddede düzenlenmiş olup, bu hakkın kullanılması için yasada yazılı şartlar; borçlunun rızası ile zilyetlik, muaccel bir alacağın varlığı, alacaklı tarafın zilyetliğinde bulunan menkul mal ya da değerli evrakla alacak arasında bağlantının ve hapis hakkının kullanılmasının ortadan kaldırılmamış olması şeklinde belirtilmiştir. Hapis hakkının kullanılmasına yönelik olarak zilyetlikle alacağın borçluyla alacaklı arasındaki ticaret ilişkisinden doğmuş olması, bağlantı varlığıyla ilgili yeterli kabul edilmiştir[118].
Akreditif açısından hapis hakkı ele alındığında akreditif bankası, akreditif açtırana karşı sahip olduğu alacaklarına karşılık olarak kendisine ibraz edilen belgeleri alıkoyabilecek ve hapis hakkını kullanabilecektir. Ancak hapis hakkının doğasında yer aldığı üzere paraya çevrilmeyen şey üzerinde hapis hakkı kullanılamayacağı da açıktır. Bu nedenle, yükleme senedi, fatura ve kalite belgesi gibi kıymetli evrak olma özelliği olmayan belgeler hapis hakkına konu olamaz[119].
Ödemezlik def’i taraflara, sözleşmenin karşı tarafının kendi edimini ifa edinceye kadar veya ifası teklif edilinceye kadar, kendi borcunu ifadan kaçınma hakkı sağlayan bir def’idir. Akreditif sözleşmesi, akreditif bankasına iş görme borcu yüklerken, akreditif amirine ise, komisyon ve masrafları ödemenin yanında bankayı ramburse etme yükümlülüklerini yüklemektedir. Bankanın iş görme borcu, akreditifi açma, ihbar etme, lehdarın ibraz ettiği belgeleri kabul etme, akreditif bedelini kararlaştırılan şartlarını sağladığı takdirde lehdara ödeme ve son olarak lehdarın ibraz ettiği belgeleri akreditif açtırana teslim etmektir. Bankanın, akreditif ilişkisinin yapısı gereği tüm bu edimleri, amirden daha önce ifa etmesi gerekmektedir. Akreditif açtıran, akreditif belgelerini talep ettiğinde, banka bu belgeleri amire teslim etmelidir. Ancak, akreditif açtıran yani alıcı kendisine teklif edilen ramburse talebini yerine getirmeden belgelerin teslim edilmesini talep ettiği takdirde banka ödemezlik def’ini ileri sürebilir[120].
Teslim alınan belgeler üzerinde ki rehin hakkı ise hapis hakkından farklı şekilde karşımıza çıkar. Hapis hakkı yukarıda açıklandığı üzere, kanunda yer alan şartların gerçekleşmesi ile kendiliğinden doğarken, rehin hakkı hapis hakkından farklı olarak bir sözleşmeye konu olarak doğmaktadır. Bu doğrultuda, teslim alınan belgeler üzerinde rehin hakkı, akreditif bankası ile akreditif amiri arasında akdedilecek bir menkul rehni sözleşmesi ile doğmaktadır[121].
D) Banka ile Akreditif Lehtarı Arasındaki Ödeme İlişkisi
Akreditif açan banka ile amir yani alıcı arasındaki ilişki akreditifin açılması ile akreditifi ilk aşamasında başlarken, lehdar ile banka arasında bu aşamada herhangi bir ilişki bulunmamaktadır. Akreditifi açan banka ile akreditif lehdarı (alacaklısı) arasındaki ilişki, ya muhabir banka veya teyit bankası aracılığı ile akreditifin açıldığının lehdara bildirilmesi ile kurulacaktır[122]. Bunun istisnası ise, akreditifin açılmasından önce temel ilişkinin tarafları arasında yapılan anlaşma ile satıcı (ihracatçı) lehine bir akreditifin açılması şartına yer verilmiş ve bu şart uyarınca lehdar, ihracatçı sıfatıyla akreditifin açılmasını talep edebilecek olmasıdır.
Akreditifte lehdarın ödemeyi talep edebilmesi için, akreditif bankasının ya bizzat kendisi ya da muhabir banka aracılığıyla, ödeme ilişkisi denen gerçek akreditif ilişkisini sonuçlandıran ve ödemenin kapsamını ayrıca şartlarını belirleyen özel bir yükümlülük açıklaması ya da teyit bankasının akreditife teyit vermesi gereklidir. Dolayısıyla, akreditif bankası ya bizzat kendisi ya da muhabir banka aracılığıyla hazırladığı küşat mektubunu lehdara iletmek zorundadır[123]. Akreditif ya da teyit bankası tarafından yapılan akreditifin açıldığını veya teyit bankası tarafından teyit edildiğinin lehdara bildirimi, bankanın yolladığı icap niteliğindedir. Lehdar tarafından kabul edilmesi ile birlikte sözleşme ilişkisi kurulmuş olacaktır[124].
Akreditif bankası tarafından akreditif lehtarına yapılacak olan ön ihbar veya icap Birörnek Kurallar 600 m.11/b de “Bir akreditif açılışının veya değişikliğin ön ihbarı (preavi), amir bankanın ancak üzerinden işlem yapılacak akreditifi açmaya veya üzerinden işlem yapılacak değişikliği yapmaya hazır olması halinde gönderilecektir. Bir ön ihbar gönderen amir banka üzerinden işlem yapılacak akreditifi ön ihbarla uyumsuz olmayan şartlarda gecikmeksizin açmakla veya değişikliği ön ihbarla uyumsuz olmayan şartlarda gecikmeksizin yapmakla dönülemez biçimde yükümlüdür” şeklinde yer almaktadır.
Yukarıda belirtildiği üzere akreditifin bildirilmesinden ya da teyit edilmesinden önce banka ile lehdar arasında hak ve borç doğuran bir sözleşme ilişkisinin doğmuş olmaması, bankanın lehdara karşı hiçbir şekilde talep hakkının olmadığı anlamını taşımamaktadır. Akreditif işleminden doğmasa da genel yükümlülükler çerçevesinde bir sorumluluğunun olup olmadığı tartışma konusudur.
Konuya ilişkin ulusal yüksek mahkemeler tarafından verilmiş bir karar yoktur ancak buna dair en bilinen yargı kararı Alman federal mahkemesi tarafından verilmiştir. Söz konusu kararda bankanın akreditifin bildirilmesi veya teyit ettiğini bildirdiği anda ödemekle yükümlü olduğu ifade edilmiş, bu nedenle davalı bankanın, ayrıca akreditif amirinin malvarlığı durumu ile ilgili bilgi verme yükümlülüğü bulunmadığı belirtilmiştir. Federal mahkeme amirin hukuki durumunun lehdar için bu noktada önem arz etmediğini, bankanın ikaz etme ve bilgi verme anlamında davranış yükümlülüklerine aykırı davrandığı gerekçesi ile sorumlu tutulamayacağına hükmetmiştir[125]. Gerek Alman gerekse Türk hukuk doktrininde önemli bir yere sahip olan asli edime dair yükümlülükten bağımsız yasal borç kuramı uyarınca, bankayla müşteri arasında hukuksal işlemden oluşmayan ve bundan dolayı asli edim yükümlülüğü içermeyen ve bundan başka geçerli bir hukuksal işleme de gereksinim hissettirmeyen sözleşme harici spesifik bir bağlantı olduğu kabul edilmektedir[126]. Akreditif ilişkisi açısından bakıldığında ise bankayla lehdar arasında daha dar manada bir akreditif sözleşmesi kurulsa da, objektif iyi niyet kuralları gereğince güvene dayalı bir borç ilişkisi kurulmuş sayılmakta ve bu borç ilişkisi koruma yükümlülükleri dışında herhangi bir asli edim içermemektedir.[127] Banka ancak bu yükümlülükleri ihlal ettiğinde tazminat tehdidi ile karşı karşıya kalabilmektedir[128].
E) İkinci Bankanın Katılması Halinde Taraflar Arasındaki İlişkiler
Akreditif ilişkisinde özellikle lehdara yapılacak ödemede ve diğer işlemlerin icrasında akreditif açan banka dışında, lehdarın faaliyet göstermiş olduğu ülkede bulunan başka bir banka da bu ilişkiye katılmaktadır. Bu bankalar muhabir banka, teyit bankası veya görevli banka olabilmektedir.
a) Akreditif Bankasının Borçları
Akreditif bankası, ilişkide asıl banka olup lehdar ve amire karşı olan yükümlülükleri dışında, ilişkiye katılmış olan diğer bankalara komisyon veya masrafları ödemek zorundadır. Bu bankaların masraf ve komisyonları talep edebilmesi için akreditif bankası tarafından yetkilendirilmesi gerekmektedir. Aksi halde “muhabir banka”, “teyit bankası” veya “görevli banka”nın yapmış olduğu masrafları akreditif bankasının karşılama zorunluluğu bulunmadığı gibi bankalar sadece akreditif bedelini akreditif bankasına rücu edilebilecektir[129].
b) Muhabir Bankanın Borçları
Amir ya da akreditif açan banka ile lehdar arasında iletişimi sağlamak için akreditif işlemine katılan banka olan muhabir banka akreditifi açan bankadan ayrı bir borç yükümlülüğü altına girmemektedir. Ancak, muhabir bankanın bu ilişkiden kaynaklanan bazı yükümlülükleri de olduğu konusunda şüphe bulunmamaktadır. Muhabir banka ile akreditif amiri arasında herhangi bir sözleşmesel ilişki olmasa da muhabir banka “asli edimi bulunmayan borç ilişkisi kuramı” na uygun davranmadığında akreditif amirinin uğrayacağı zararları tazmin etmek zorunda olacaktır[130]. Bu kasamda, muhabir bankanın üstlendiği ilk yükümlülük akreditif amirine karşı olan koruma yükümlülüğüdür. Muhabir bankanın ayrıca akreditifte bir değişiklik olursa bu değişikliği akreditifi açan bankaya ihbar etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bununla birlikte, muhabir bankanın lehtarı ile bankanın direktiflerine uygun şekilde akreditif sözleşmesi yapmak veya akreditif açmak yükümlülüklerinin de bulunduğu unutulmamalıdır. Ayrıca, muhabir bankanın yan yükümlülükleri kapsamında akreditif bankasına bilgi verme ve aydınlatma yükümlülüğünün de bulunmaktadır[131].
c) Teyit Bankasının Borçları
Teyit bankası aslında görevli veya muhabir bankadan farklı bir banka olmayıp bu bankalar, akreditifte ödeme konusunda teyitleri eklemeleri durumunda teyit bankası haline dönüşürler ve teyit sonucunda akreditif bankası ile beraber ve ondan bağımsız ödeme yükümlülüğü altına girerler. Teyit bankasının akreditif amirine karşı kural olarak bir yükümlülüğü bulunmamakla birlikte, akreditif bankasına karşı birden fazla yükümlülüğü bulunmaktadır. Teyit bankasının akreditif bankasına karşı ise birden çok yükümlülüğü vardır. Birörnek kurallar 600 numaralı yayın m. 8/d’ de ilişkiye katılan ikinci banka, akreditif açtıran bankadan bir akreditifin teyidi için bir talep veya yetki aldığında bunu teyit etmek istemiyorsa bu hususu hiç vakit kaybetmeksizin in akreditif bankasına bildirmesi gerektiği ifade edilmiştir. İlişkiye muhabir veya görevli banka olarak katılan ikinci banka akreditif bankasının teyit talebini kabul ettiğinde, akreditifi teyit ettiklerini lehtara bildirmeleri gerekmektedir. Aksi durumda akreditif bankasının uğrayacağı zararları tazmin durumu ile karşı karşıya kalabilecektir[132].
d) Görevli Bankanın Borçları
Birörnek kurallar 600 m.2 görevli bankanın tanımını yapmış olup, bu tanımda görevli banka “akreditifin kullanımda olduğu banka veya herhangi bir banka nezdinde kullanılır biçimde açılmış bir akreditifte herhangi bir banka anlamına gelir.”şeklinde yer almıştır. Akreditif ilişkisinde önemli olan ilişkiye katılan görevli bankanın yetkilerinin açıkça belirtilmiş olmasıdır. Görevli bankanın yetkilerini, ibraz edilen belgelerin kabul edilmesi, akreditif bedelinin ödenmesi, vadeli ödeme taahhüdü altına girme, poliçeyi kabul etme gibi yetkiler oluşturur. Şayet görevli bankanın yetkileri açık olarak tespit edilmemişse, bu durumda akreditif bankasının akreditif kapsamında sahip olduğu yetkilere, görevli bankanın da sahip olduğu kabul edilmektedir[133]. Bankanın, görevli banka olmayı kabul etmesi ile birlikte akreditif bankasının vekili olarak lehdar tarafından kendisine ibraz edilen belgeleri gerekli özeni göstererek incelemek yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak görevli banka ile akreditif alacaklısı(lehdar) arasında her hangi bir hukuki ilişki yoktur çünkü görevli bankanın akreditif bankası veya teyit bankasından bağımsız bir ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır[134].Görevli bankanın yapmış olduğu inceleme sonucunda belgeleri uygun görmesi durumunda, lehdara ödeme yapılır. Görevli banka ile diğer bankalar arasındaki vekâlet ilişkisi sebebi ile belgelerin incelenmesi hususunda gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek akreditif bankası veya teyit bankasının zarara uğramasına neden olan görevli bankadan, vekâlet ilişkisine aykırı davranarak vermiş olduğu zararların karşılanması talep edilebilecektir[135].
III.AKREDİTİFİN SONA ERMESİ
Akreditif sözleşmesi, sözleşmede yüklenilen edimlerin gereği gibi edilmesi ile sona erer. Sözleşmenin gereği gibi ifa edilmesinin ana şartı akreditif alacaklısının akreditifi kullanması ile gerçekleşmektedir. Burada akreditifin sözleşmeye uygun şekilde kullanılması, akreditif amirinin talebiyle uyumlu olacak şekilde banka tarafından akreditifin açılması, bunun akreditif alacaklısına yani lehdara muhabir banka aracılığıyla ihbar edilmesi, sonrasında ise bankanın lehdar tarafından ibraz edilen belgeleri basiretli bir tacire yakışacak şekilde gerekli dikkat ve özen gösterilmek suretiyle kontrol etmesi sonrasında lehdara ödemenin yapılması ve daha sonra bankaya ibraz edilen belgelerin, alıcının sözleşmeye konu mal veya hizmete kavuşması için akreditif açtırana yani alıcıya teslim edilmesi ve yine alıcı tarafından ücret ve masrafların ödenerek, bankanın ramburse edilmesi ile son bulmaktadır[136]. Akreditifin gereği gibi ifası ile sona ermesi nakit ödeme, akreditif belgelerinin satın alınması, poliçe kabulü ya da iştira ile gerçekleşmektedir[137].
1) Nakit Ödeme
Akreditif bedelinin, lehdar tarafından, akreditif süresi içinde ve akreditif şartlarında yer alan belgelerin ibraz edilmesi karşılığında nakit para olarak ödenmesidir[138]. Akreditifin ödeme fonksiyonu ile beraber hukuki niteliği dikkate alındığında bir akreditif ilişkisinde asıl ödeme biçimi nakit olarak ödeme şeklinde karşımıza çıkar. Bu ödeme, akreditife dair belgelerin lehdar tarafından ibrazı ile eş zmanalı olarak, akreditif sözleşmesinde kendisine yetki verilen birim tarafından nakit olarak ödenmek suretiyle gerçekleşir. Ödeme amacıyla lehdara bir çek verilmiş olması ya da tarafların arasında mevcut bulunan bir cari hesap sözleşmesi uyarınca bedelin banka tarafından alacaklı hesaba geçirilmesi şeklindeki işlemlerde bu ödeme yönteminin içindedir[139].
2) Poliçenin Kabulü ile Ödeme
Eğer vadeli bir işlem söz konusuysa, lehdarın alacağına erken kavuşması için akreditifin poliçenin kabulü ile ödeme yolu tercih edilmektedir.[140] Akreditifte şarta bağlanan diğer belgelerle beraber banka üzerine keşide edilmiş olan vadeli poliçe, lehdar tarafından bankaya ibraz edilir. Banka tarafından yapılan inceleme sonucunda diğer dökümanların da akreditif şartına uygun olduğuna karar banka poliçeyi kabul eder ve vadesinde, poliçede belirlenen bedeli lehdara öder.[141] 427 .Poliçenin görüldüğünde vadeli olası hallerinde bankanın kabulüne ihtiyaç yoktur bu durumda poliçedeki tutar lehdara ödenir.[142]
3) İştira Yolu ile Ödeme
İştira, iştiraya yetkili kılınmış olan banka tarafından poliçe ve akreditif belgelerinin değerinin verilmesi olarak tanımlanmaktadır[143]. İştira en basit anlamda satın alma olarak tanımlanmaktadır.Akreditif ilişkisi açısından bakıldığında, Birörnek Kurallar 600 m.s de iştira “uygun bir ibraz altında poliçelerin( görevli bankadan başka bir banka üzerine çekilen poliçelerin)ve /veya belgelerin, görevli bankanın ramburse edilmesi gereken banka iş gününde veya daha önce görevli banka tarafından lehdara avans ödeme yapılarak veya avans ödeme yapılacağı kabul edilerek satın alınması anlamına gelir” olarak tanımlanmıştır.Yine aynı metnin 12/c maddesinde, görevli bankanın, lehdara karşı bir ödeme yükümlülüğü bulunmaması sebebiyle, belgeleri inceleme ve akreditif şartlarına uygun bularak ödenmesi için eğer varsa teyit bankasına ya da akreditif bankasına göndermesi, iştira anlamına gelmeyeceği belirtilmiştir[144]. Buradan hareketle amir banka ya da teyit bankası haricinde kendisine iştira için başvurulan bankanın ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu banka amir banka tarafından görevli olarak tayin edilse bile, bu sonuç değişmeyecektir. Ancak, banka lehdara bunu bildirerek onay verirse ödemekle yükümlü olacaktır[145]. Kısacası, görevli bankanın, akreditif alacaklısına karşı iştira yükümlülüğü ancak akreditif alacaklısına iştira yapacağına ilişkin onay vermiş olduğu hallerde söz konusu olur[146]. Eğer ki, akreditif işleminde iştira bankası belirtilmişse bu durumda sınırlı iştira söz konusudur, yani iştira işlemini gerçekleştirecek bankanın ismi belirtilmiştir[147]. Aksi durumda ise serbest iştira söz konusu olacak ve bu durumda her banka görevli banka sayıldığı için akreditifin süresi içinde ibraz gerçekleştirilirse, akreditif bankası sorumlu olmaktadır[148].
SONUÇ
Akreditif uluslararası ticaretin hızlı bir şekilde yayılması ve gelişme ile beraber ticari ilişkinin tarafları arasındaki sözleşmede taraflara düşen ifaların daha az riskle ve daha düzenli bir şekilde yerine getirilmesi amacı ile ortaya çıkmış ve kuralları uygulama ile oluşarak yine uygulama üzerinden gelişmiştir. Uygulama ile doğan ve gelişen bu ödeme müessesesi ile ilgili kurallar Milletler Arası Ticaret Odası tarafından kurulduğu tarihten itibaren belirli aralıklarla çıkartılan ve Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları olarak adlandırılan yayınlarla düzenlenmektedir.
Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları ile ilgili olarak, söz konusu kuralların hukuki niteliğine dair bir çok görüş olmakla, bu görüşler arasında beş tanesi öne çıkmaktadır. Bunlar; “Örf ve Âdet Hukuku Görüşü”, “Ticari Teamül Görüşü”, “LexMercatoria Görüşü”, “Genel İşlem Şartı Görüşü” ve “ Kuralların Taraflar Arasında Sözleşme Niteliğinde Olması Görüşü” dür.Taraflar arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklarda bu kurallara atıf yapılmaması durumunda söz konusu kuralların uygulanması pek mümkün görünmese de ortaya çıkacak boşluklarda mahkemeler, taraf iradelerini yorumlarken, iş bu kurallarda hayat bulan ve yazılı hale gelen yerleşmiş akreditif uygulamalarını göz önüne alabilecektir.
Akreditif, satım, hizmet gibi sözleşmelerde tarafların üzerlerine düşen edimi aynı anda ifalarını sağlamak amacıyla, alıcı tarafından satıcıya ödenecek olan paranın banka aracılığı ile yapıldığı bir ödeme şekli ve aracı olarak tanımlanabilir. Akreditif yolu ile yapılan ödemelerde satım veya hizmet olarak karşımıza çıkan temel ilişkinin tarafları akreditif amiri (alıcı) ve lehdar (satıcı) olarak isimlendirilmekte ve alıcı satın almış olduğu mal veya hizmetin karşılığını bir üçüncü kişi üzerinden yani banka aracılığı ile gerçekleştirmektedir. Yani borç alıcı tarafından değil akreditif bankası tarafından lehdara ödenmektedir. Bu ödeme şekli ile taraflar arasında özellikle taraflar arası ifaların eş zamanlı yapılamayacak olması sebebi ile ortaya çıkan olumsuzluklar veya riskler en aza indirilmekte, malların veya hizmetin sağlanacağına dair belgeleri akreditif veya onun göstereceği bankaya ibraz eden satıcı yine alıcı tarafından görevlendirilmiş olan akreditif bankasından ya da onun görevlendirdiği bir bankadan ödemesini almaktadır.
Akreditif, üç farklı fonksiyonu içinde barındırmaktadır. Genel olarak kabul edilen görüşe göre akreditifin teminat, ödeme ve kredi fonksiyonları bulunmaktadır. Akreditif, satıcı ile alıcı arasında uluslararası özelliğe sahip bir satış sözleşmesinde, alıcının ödemekle yükümlü olduğu satış bedelinin güvence altına alınması için satış sözleşmesi içine eklenen bir ödeme yöntemi olması sebebiyle teminat fonksiyonunu karşımıza çıkarır. Alıcı yani akreditif amiri bankada akreditifi açtığı zaman temel ilişkiden kaynaklanan bir borcunu yerine getirmiş olur fakat ifanın gerçekleşmesi için akreditif mektubundaki belgelerin satıcı tarafından bankaya ibrazı ile ödeme yapılır ve akreditifin ödeme fonksiyonudur. Ayrıca her ne kadar hukuki olarak bir kredi olmasa da akreditifin açılması ve alıcı ile akreditif bankası arasında bağın doğması sırasında, akreditif bedeli akreditif amiri tarafından bankaya yatırılıp banka tarafından blokede tutularak, akreditif belgelerinin ibrazı üzerine lehtara ödenmesi sebebiyle krediye de benzemektedir.
Akreditifin hukuki niteliği üzerine yapılan tartışmalara sonucu 2 ana görüş ortaya çıkmıştır. İlk grupta akreditifin hukuki niteliği tek bir hukuki ilişki üzerinden tanımlanmakta ve “Havale”, “Soyut Borç Vaadi”, “İtibar Mektubu-İtibar Emri”, “Üçüncü Kişi Yararına Sözleşme”, “Garanti Sözleşmesi” olarak açıklanmaya çalışılmaktadır. İkinci görüş ise her bir ilişkiyi farklı ve bağımsız bir hukuki ilişki olarak görmekte ve bunları “Akreditif Amiri ile Lehtar Arasındaki İlişki”, “Akreditif Amiri ile Akreditif Bankası Arasındaki İlişki”, “Akreditif Bankası ile Muhabir Bankalar Arasındaki İlişki” ve “Bankalar ile Lehtar Arasındaki İlişki” şeklinde ortaya koymaktadır.
Akreditifin işleyişinde aslında diğer ilişkilerden farklı olarak 3 temel taraf bulunmaktadır. Akreditif açtıran yani alıcı veya akreditif amiri, akreditif bankası veya diğer adıyla amir banka ve lehdar. Bu üç ayaklı ilişki uygulamada yanına daha başka kişilerde eklemekte ve bu kişiler ilişkiye sonradan katılan bankalar olarak karşımız çıkmaktadır. Bu bankalar muhabir banka, teyit bankası, görevli banka ve rambursman bankası olarak adlandırılmaktadır. Bu tarafların her birinin akreditif ilişkisi sırasında bir başka taraflar veya birden fazlasıyla ilişkisi bulunabilmektedir. Tüm bu tarafların ve bankaların akreditif ilişkisinde farklı yükümlülükleri olup söz konusu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda sorumlulukları doğmakta ve hatta tazminat yükümlülüğü ile karşı karşıya kalmaktadır.
Çoğu sözleşme ilişkisinde olduğu gibi taraflar arasındaki akreditif ilişkisi de tarafların üzerlerine düşen edimleri gereği gibi ifa etmeleri durumunda akreditif ilişkisi sona ermektedir. Akreditif açma talimatı verildikten sonra, akreditif bankası bunu muhabir banka aracılığı ile ya da bizzat kendisi lehdara ihbar etmekte, lehdar satıcı sıfatı ile kendisinden istenilen belgeleri tam ve süresinde bankaya ibraz etmekte ve belgelerin uygun bulunmasıyla banka lehdara ödemeyi yapmaktadır. Alıcının akreditif bankasına masraf ve komisyonu ödemesiyle akreditif ilişkisi gereği gibi ifa edilmek suretiyle sona erer.
AYANOĞLU, Ahu, “Belgeli Akreditiflerde Akreditif Bankasının Hukuki Durumu”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2000.
AYDOS, Oğuz Sadık Aydos, Akreditif, Ankara,Turhan kitabevi,2000 s.114
BİLGE, Necip, Borçlar Hukuku Özel Borç Münasebetleri, Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1971.
BOZKURT, Sevgi, Akreditifin Uygulanması, Seçkin Yayınları, Ankara, 2006.
CANITEZ, Murat, (İsmail Bakan vd.), Dış Ticaret: İşlemler ve Uygulamalar, ed. H. Çetin Bedestenci ve Murat Canıtez, 6. b., Ankara: Gazi Kitabevi, Ankara, 2008.
ÇEBİ, Hande, ‘’Akreditif,’’ (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi),Ankara,2022 .
DEMİR, Hasan, “Avrupa Birliği-Türkiye ve Türki Cumhuriyetler Arasındaki Ticarette Kullanılabilecek Alternatif Bir Finansman Yöntemi: Karşılıklı Akreditif”, “İktisat, İşletme ve Finans: Mali ve Ekonomik Sorunlara Yönelik Aylık Yayın”, Y. 2004.
DOĞAN, Vahit, Uluslararası Ticarette Ödeme Aracı Olarak Akreditif, Gözden Geçirilmiş 3. b., Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2011.
EKİCİ, Akın, Milletlerarası Ticaret Odası’nın Akreditifler Hakkında 500 sayılı yeknesak teamül ve uygulamaları ışığında) Akreditifin Hukuki Niteliği ve Tarafların Yükümlülükleri, Silivri, Beta Yayım, 1994.
EKŞİ, Nuray /DURUKANOĞLU, Nihayet, “Akreditife İlişkin Güncel Gelişmeler ve Akreditifle İlgili ICC Tarafından Yapılan Son Düzenlemeler”, Legal Hukuk Dergisi, Y. 2009, S. 82.
ERDOĞAN, İhsan, Akreditif Sözleşmeleri, 1.Bası, Nobel Yayınları, Ankara, 2000.
EKŞİ, Nuray, Milletlerarası Ticaret Hukuku, İstanbul: Beta Basım Yayım, 2010.
GİRAY, Fatma Ceyda , “Akreditifte Bankaların Hukuki Bakımdan Sorumlulukları”, (Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Ana Bilim Dalı Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul, 2009.
GÖĞER, Erdoğan, Akreditif Muamelesi ve Hukuki Mahiyeti, 1. b., Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1961.
GÖĞÜŞ, Emine, ‘’Yargıtay Kararları Bağlamında Akreditif Sözleşmesi’’ 2021. https://www.resithukuk.com/makale-detay/75746 E.T: 02.04.2024.
GÜNAY ENGİN, Gözde, Türk Hukuku’nda Akreditif, Vedat Kitapçılık, İstanbul,2013.
KAYA, Arslan, Belgeli Akreditifte Lehtarın Hukuki Durumu, İstanbul: Beta Basım Yayım, 1995.
KAYA, Salih, “Uluslararası Bankacılık Uygulamaları”, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2003.
KRİNG F. Banu, “Milletlerarası Ticaret Odasının Akreditifle İlgili Son Düzenlemesi Yeknesak Kurallar 600 (UCP 600) ve Uygulamaya Getirdiği Bazı Yenilikler”, Bilge Umar’ a Armağan, ed. Mustafa Alp, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 2010.
KOCAMAN, Arif, Türk Borçlar Hukukunda Havale, Ankara, Batıder:2001/IV.
KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, C. I, 7. Bası, İstanbul 2017.
KILIÇOĞLU, Ahmet M. , Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 17. b., Ankara: Turhan Kitabevi, 2013.
OĞUZMAN, Kemal/SELİCİ, Özer /OKTAY ÖZDEMİR, Saibe, Eşya Hukuku,11.b., Filiz Kitabevi, İstanbul:2006.
ÖZALP, Abdurrahman, Akreditif ve Standby L/C Rezerv Konuları (Uygulama ve Testler), İstanbul: Türkmen Kitabevi, 2012.
ÖZEL, Sibel, Akreditif ve Hukuki Niteliği, İstanbul: Beta Basım Yayım, 1991.
ÖZKUL KOÇ, Gizem, ‘’Akreditifte İlişkiler, İstanbul Barosu Dergisi’’, 2023 Ocak, Cilt 96.
REİSOĞLU, Seza “Hukuki Açıdan Akreditif ve 600 Sayılı Yeknesak Kurallar”, Bankacılar Dergisi, Y. 2008.
SARAÇ, Semih, ‘’Akreditifin Hukuki Niteliği’’ , (İstanbul Ticaret Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi,İstanbul,2014.
ŞANLI, Cemal Uluslararası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların Çözüm Yolları, 5. b., İstanbul: Beta Basım Yayım, 2013.
TEKİNALP, Ünal, Banka Hukukunun Esasları, Yeniden Yazılmış 2. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul,2009.
TOROSLU, M. Vefa Toroslu, “Akreditif İşlemleri ve Muhasebesi”, Vergi Sorunları Dergisi, C. XVII, Y. 1998, Sayı 121.
TUMAY, Turhan, Dış Ticaret Banka Tekniği, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı., Kambiyo Yayınları, İstanbul, 1987.
ULUÇ, Mehmet R., “Borçlar Hukuku Açısından Akreditif”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C. III, Y. 1966, S. 3.
ÜNAY, Vecdi, Bankalarca Dış Ticaretin Finanse Edilmesi Usulleri, İstanbul: Es Yayınları, 1989 s.84, SARAÇ, s.55.
VURAL, Güven Türk Banka Hukuku, Ankara: Gazi Üniversitesi Yayınları, 1991.
YAVUZ, Cevdet, Borçlar Hukuku Dersleri( Özel Hükümler),12.b.,İstanbul: Beta,2013,.
YENER, Mehmet Deniz Kredi Açma Sözleşmesi, İstanbul: On İki Levha Yayınları, 2008.
YURDAGÜL, MERAL, Uluslararası Ticaret, Ülke Riski ve Finansman Metodu Olarak Teyitli Akreditifler: Uygulamada Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar, In Traders International Trade Academic Journal Vol.2Iss.1 e-ISSN-2667-4408 .
[1]KRİNG F. Banu, “Milletlerarası Ticaret Odasının Akreditifle İlgili Son Düzenlemesi Yeknesak Kurallar 600 (UCP 600) ve Uygulamaya Getirdiği Bazı Yenilikler”, Bilge Umar’ a Armağan, ed. Mustafa Alp, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 2010, s. 1221.
[2] SARAÇ, Semih, ‘’Akreditifin Hukuki Niteliği’’ , (İstanbul Ticaret Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi,İstanbul,2014 s.4
[3]SARAÇ,s.5. TEKİNALP, Ünal, Banka Hukukunun Esasları, Yeniden Yazılmış 2. b., İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2009, s. 552.
[4] Yargıtay HGK. T. 04.11.1964. E. 1964-437, K. 942.
[5] ERDOĞAN, İhsan, Akreditif Sözleşmeleri, 1.Bası, Nobel Yayınları, Ankara, 2000, a.22.
[6] EKŞİ, Nuray /DURUKANOĞLU, Nihayet, “Akreditife İlişkin Güncel Gelişmeler ve Akreditifle İlgili ICC Tarafından Yapılan Son Düzenlemeler”, Legal Hukuk Dergisi, Y. 2009, S. 82, s. 3109.
[7] SARAÇ s.96.
[8]SARAÇ, s.96., TUMAY, Turhan, Dış Ticaret Banka Tekniği, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 2. b., İstanbul: Kambiyo Yayınları, 1987, s. 79-80.
[9] ÖZEL, Sibel, Akreditif ve Hukuki Niteliği, Beta Basım Yayım, İstanbul 1991, s. 13.
[10]SARAÇ,s.98
[11]SARAÇ, s.99, DOĞAN, Vahit, Uluslararası Ticarette Ödeme Aracı Olarak Akreditif, Gözden Geçirilmiş 3. b., Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2011, s. 28
[12]GÖĞÜŞ, Emine, ‘’Yargıtay Kararları Bağlamında Akreditif Sözleşmesi’’ 2021. https://www.resithukuk.com/makale-detay/75746 E.T: 02.04.2024.
[13] KAYA, Arslan, Belgeli Akreditifte Lehtarın Hukuki Durumu, İstanbul: Beta Basım Yayım, 1995, s. 31. , SARAÇ, s.99
[14]Yargıtay HGK. T. 04.11.1964. E. 1964-942, K.637,https://mevzuat.sinerjias.com.tr/ictihat/yuksek-mahkeme ( erişim Tarihi 04.04.2024).
[15] ÖZKUL KOÇ, Gizem, ‘’Akreditifte İlişkiler ,İstanbul Barosu Dergisi’’, 2023 Ocak, Cilt 96, s.232.
[16] BOZKURT,Sevgi Akreditifin Uygulanması, Seçkin Yayınları, Ankara ,2006 s.12
[17] Yargıtay HGK. T. 04.11.1964. E. 1964-942, K.637 https://mevzuat.sinerjias.com.tr/ictihat/yuksek-mahkeme ( erişim Tarihi 04.04.2024)
[18] SARAÇ, s.106
[19] GÜNAY ENGİN, Gözde, Türk Hukuku’nda Akreditif, Vedat Kitapçılık, İstanbul,2013 s.13
[20] KOCAMAN, Arif, Türk Borçlar Hukukunda Havale, Ankara, Batıder:2001/IV s.15-16.
[21] TEKİNALP, s.573-574.
[22] TEKİNALP, s.574.
[23] GÜNAY, s.19
[24] SARAÇ, s.117, GÖĞER,Erdoğan, Akreditif Muamelesi ve Hukuki Mahiyeti, 1. b., Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1961, s. 71.
[25]BİLGE, Necip, Borçlar Hukuku Özel Borç Münasebetleri, Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1971, s. 305.
[26] SARAÇ, s.119
[27] GÜNAY, s.32, VURAL, Güven Türk Banka Hukuku, Ankara: Gazi Üniversitesi Yayınları, 1991, s.75
[28] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.6098-20120704.pdf (erişim tarihi 04.04.2024)
[29] BİLGE, s.308
[30] ÖZEL, s.84
[31] KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, C. I, 7. Bası, İstanbul 2017, s.15
[32] KILIÇOĞLU, Ahmet M. , Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 17. b., Ankara: Turhan Kitabevi, 2013, s. 583.
[33] ULUÇ, Mehmet R., “Borçlar Hukuku Açısından Akreditif”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C. III, Y. 1966, S. 3, s. 447.
[34] YAVUZ, Cevdet , Borçlar Hukuku Dersleri( Özel Hükümler),12.b.,İstanbul: Beta,2013,s.716.
[35]SARAÇ, s.124, GİRAY, Fatma Ceyda , “Akreditifte Bankaların Hukuki Bakımdan Sorumlulukları”, (Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Ana Bilim Dalı Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul, 2009, s. 48
[36] ERDOĞAN, s.52.
[37] GÜNAY, s.20, ÖZEL, s.87,
[38] ÖZEL, s.87
[39] REİSOĞLU, Seza “Hukuki Açıdan Akreditif ve 600 Sayılı Yeknesak Kurallar”, Bankacılar Dergisi, Y. 2008 s.27, TEKİNALP, s.604, DOĞAN, s.88, ULUÇ, s.463, SARAÇ, s.126,
[40] ÖZEL, s.92, SARAÇ, s.131
[41] SARAÇ, s.117, GÖĞER, s. 71
[42] GÜNAY, s.10
[43] Yargıtay 11. HD.. T. 10.02.1977. E. 1976-5881, K. 1977-558 https://mevzuat.sinerjias.com.tr/ictihat/yuksek-mahkeme/alacak (erişim tarihi 08.04.2024)
[44] TEKİANALP, s.563
[45] KAYA, Belgeli Akreditifte Lehtarın Hukuki Durumu, İstanbul: Beta Basım Yayım, 1995, s.31
[46]YENER, Mehmet Deniz Kredi Açma Sözleşmesi, İstanbul: On İki Levha Yayınları, 2008, s. 47.
[47] YURDAGÜL, Meral, Uluslararası Ticaret, Ülke Riski ve Finansman Metodu Olarak Teyitli Akreditifler: Uygulamada Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar, In Traders International Trade Academic Journal Vol.2Iss.1 e-ISSN-2667-4408 , s.7
[48] TOROSLU, M. Vefa Toroslu, “Akreditif İşlemleri ve Muhasebesi”, Vergi Sorunları Dergisi, C. XVII, Y. 1998, Sayı 121, s. 95, SARAÇ, s.17.
[49] BOZKURT, s.121, GÜNAY, s.107
[50] YURDAGÜL, s.13
[51]CANITEZ, Murat, (İsmail Bakan vd.), Dış Ticaret: İşlemler ve Uygulamalar, ed. H. Çetin Bedestenci ve Murat Canıtez, 6. b., Ankara: Gazi Kitabevi, Ankara, 2008, s. 203. SARAÇ,Semih, s.20
[52] ŞANLI, Cemal Uluslararası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların Çözüm Yolları, 5. b., İstanbul: Beta Basım Yayım, 2013, s. 24, SARAÇ,Semih, s.21
[53]EKŞİ, Nuray, Milletlerarası Ticaret Hukuku, İstanbul: Beta Basım Yayım, 2010, s. 255, SARAÇ, s.23
[54] KAYA, s.107
[55] GÜNAY, s.67
[56] AYDOS, Oğuz Sadık Aydos, Akreditif, Ankara,Turhan kitabevi,2000 s.114
[57] TEKİNALP, s.635
[58] Birörnek Kurallar( UCP 600 m.7/a-iv): “akreditif görevli bir bankanın gişelerinde poliçe kabulü yöntemiyle kullanımda olduğu ve o görevli banka kendi üzerine çekilen bir poliçeyi kabul etmediği veya kabul etmiş olduğu halde poliçenin ödeme vadesinde ödeme yapmadığı takdirde, amir banka ibrazı karşılamalıdır.”
[59] BOZKURT, s.27 .
[60] BOZKURT, s.26 .
[61] TEKİNALP, s.473, BOZKURT, s.27
[62] TUMAY, s.79
[63] Sırt sırta akreditif de denilmektedir.
[64] EKİCİ, Akın, Milletlerarası Ticaret Odası’nın Akreditifler Hakkında 500 sayılı yeknesak teamül ve uygulamaları ışığında) Akreditifin Hukuki Niteliği ve Tarafların Yükümlülükleri, Silivri, Beta Yayım, 1994,s.34, GÜNAY, s.13
[65] ÖZEL, s.55.
[66] KAYA, s.19
[67] TEKİNALP, s.557
[68]ÖZEL, s.22, ÇEBİ, Hande, ‘’Akreditif,’’ (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi),Ankara,2022 s.52
[69] ÖZEL, s.23, SARAÇ, s.51
[70] TUMAY, s.104, SARAÇ, 52.
[71] ÇEBİ, s.53
[72] SARAÇ,s.52
[73] DOĞAN, s. 69
[74] DOĞAN, s.69, ÇEBİ, s.53
[75] ÇEBİ, s.54
[76]Yargıtay 11.HD, E. 1976 / 5881, K. 1977/558,T. 10.02.1977.
[77] REİSOĞLU, s.43, SARAÇ, s.54
[78] ERDOĞAN, s.19, ÇEBİ, s.55
[79]ÜNAY, Vecdi, Bankalarca Dış Ticaretin Finanse Edilmesi Usulleri, İstanbul: Es Yayınları, 1989 s.84, SARAÇ, s.55.
[80]DEMİR, Hasan, “Avrupa Birliği-Türkiye ve Türki Cumhuriyetler Arasındaki Ticarette Kullanılabilecek Alternatif Bir Finansman Yöntemi: Karşılıklı Akreditif”, “İktisat, İşletme ve Finans: Mali ve Ekonomik Sorunlara Yönelik Aylık Yayın”, Y. 2004.s.29, ÇEBİ, s.56
[81] SARAÇ, s.56
[82] Yargıtay 19. H.D., E. 2005/4841, K. 2005/12541,T. 15.12.2005, ÇEBİ, s.57
[83] REİSOĞLU,s.45, ÇEBİ, s.58.
[84] REİSOĞLU, s.57, SARAÇ, s.57
[85] AYDOS, s.26, ÇEBİ, s.59
[86] ÖZALP, Abdurrahman, Akreditif ve Standby L/C Rezerv Konuları (Uygulama ve Testler), İstanbul: Türkmen Kitabevi, 2012, SARAÇ, Semih s.58
[87] ÖZALP, s. 16; REİSOĞLU, s. 44., ÇEBİ, s.59
[88] TEKİNALP, s. 576, ÇEBİ, s.61
[89] TEKİNALP, s. 578. SARAÇ,.61
[90] DOĞAN, s. 84, ÇEBİ, s.62
[91] DOĞAN, s. 84, SARAÇ, s.61.
[92] TEKİNALP s. 578, GÜNAY, s.41
[93] KAYA, Salih, “Uluslararası Bankacılık Uygulamaları”, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2003, s.42.
[94] DOĞAN, s.180, ÇEBİ, s.65.
[95] DOĞAN, s.188.
[96] DOĞAN, s.188, SARAÇ, s.66.
[97] KAYA, Salih s.50, SARAÇ, s.68.
[98] KAYA, Salih, s.50, ÇEBİ, s.70
[99] KAYA,Salih, s.53, DOĞAN, s.190., SARAÇ, s.70
[100]KAYA, Salih, s.56, ÇEBİ, s.71
[101] ÖZEL, s.35., GÜNAY, s.92.
[102] ÖZEL, s.37, SARAÇ , s.73
[103]DOĞAN, s.204., SARAÇ , s.74
[104] DOĞAN, s.204.
[105]AYANOĞLU, Ahu, “Belgeli Akreditiflerde Akreditif Bankasının Hukuki Durumu”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2000, s.95. ,ÇEBİ, s.74.
[106] ERDOĞAN, s.94., GÜNAY, s.77
[107] TEKİNALP, s.605
[108] DOĞAN, s.197-198, SARAÇ, s.78.
[109] ÖZEL, s.39, SARAÇ , s.78.
[110] KAYA, s.107, SARAÇ, s.79.
[111] TEKİNALP, s. 584, ÇEBİ, s.78.
[112] REİSOĞLU,s.284.ÇEBİ, s.78.
[113] REİSOĞLU, s.47, SARAÇ, s.81.
[114] TEKİNALP, s.607., SARAÇ, s.82.
[115] TEKİNALP, s.609, SARAÇ, s.83
[116] TEKİNALP, s.610 vd. ÇEBİ, s.84
[117]OĞUZMAN, Kemal/SELİCİ, Özer /OKTAY ÖZDEMİR, Saibe, Eşya Hukuku,11.b., Filiz Kitabevi, İstanbul:2006, s.807- 811, GÜNAY, s.77
[118] ÇEBİ, s.85
[119] ERDOĞAN, s.116., GÜNAY, s.95.
[120] GÜNAY, 97.
[121] ERDOĞAN, s.116., ÇEBİ, s.85.
[122] TEKİNALP, s.612, GÜNAY, s.97.
[123] AYDOS, s.95,
[124] BOZKURT, s.115., GÜNAY, s.98.
[125] KAYA, Salih,s.62,ÇEBİ, s.87.
[126] ÇEBİ, s.88
[127] KAYA, Salih,s.63., ÇEBİ, s.88
[128] TEKİNALP, s.615, ÇEBİ, 89.
[129] DOĞAN, s.213-214, ÇEBİ, s.90
[130] TEKİNALP, s.615, ÇEBİ, s.91., SARAÇ, s.89.
[131] DOĞAN, s.215, ÇEBİ, s.91.
[132] DOĞAN,s.211-212, SARAÇ, s.91.
[133] DOĞAN,s.216, GÜNAY, s.111.
[134] GÜNAY, s.111.
[135] DOĞAN,s.217-218
[136] ERDOĞAN, s.153, GÜNAY, s.112.
[137] ERDOĞAN, s.153, ÇEBİ, s.100.
[138] ERDOĞAN, s.153, GÜNAY, s.113.
[139] KAYA,Salih, s.128, GÜNAY, s.113.
[140] ERDOĞAN, s.153,ÇEBİ, s.100.
[141] AYDOS, s. 105, ÇEBİ, s.101.
[142] TEKİNALP, s. 635.
[143] ERDOĞAN, s.154, GÜNAY, s.115.
[144] REİSOĞLU, s.157, GÜNAY, s.115.
[145] AYDOS, s. 108, GÜNAY, s.115.
[146] ERDOĞAN, s.155, GÜNAY, s.116.
[147] ERDOĞAN, s.155, ÇEBİ, s.103.
[148] ERDOĞAN, s.155, ÇEBİ, s.103.
Yorum yaz